02. şifa çorbası

168 34 14
                                    

Belki de bilgisayarın başına geleli bir saat geçmişti fakat Bakugou hâlâ bir şarkı seçememişti. "Izuku, Izuku! Sana 3 kere seslendim duymuyor musun beni?" korkarak ona bakmıştım, "Ha? Üzgünüm, içim geçmiş."

Gözlerini kısarak bana bakmıştı, "Yanakların kızarmış, ateşin falan mı çıktı?" beklemediğim bir anda elinin tersini alnıma götürmüş ve ateşimi kontrol etmişti.

Ben onun bana dokunmasıyla daha çok kızarırken o da kısılmış gözlerini yanaklarımdan gözlerime kaydırmıştı. "Ateşin var." "S-sorun yok, evde de vardı... İyiyim ben." elini benden çekmiş ve sinirle solumuştu. "Madem ateşin var, o zaman neden söylemiyorsun, seni eve hiç getirmezdim. Şimdi senin yüzünden bende hasta olacağım kesin!" "Y-yok olmazsın. Zaten pek bulaşıcı olduğunu sanmıyorum."

Kolumdan sıkıca tutmuş ve beni kaldırmıştı, "Dur, Bakugou! Nereye?" bana cevap vermeden beni odadan çıkarmış ve tekrar oturma odasına götürerek kanepeye uzanmamı sağlamıştı. "Burada hiçbir şeyi ellemeden yat!" "Sen ne yapacaksın?"

Yine bana cevap vermemiş daha doğrusu beni umursamamış ve kanepenin az ötesindeki amerikan mutfağına doğru yol almıştı. Ne yaptığını görebilmek için oturur pozisyona geçip onu izlemiştim.

Dakikalar sonra elinde bir tepsi ile yanıma gelmişti, tepsinin içinde bir kâse sıcak çorba ve biraz da ekmek vardı. "Bakugou?" "Kes sesini de şunu yedireyim." "Ben kendim yiyebilirim." boş gözlerle bana bakmış ve ardından çorba dolu bir kaşığı üfleyerek bana uzatmıştı.

"Uçak geliyor ağzını aç." "Ben çocuk değili-" daha konuşmamı bitirememişken kaşığı ağzıma sokmuştu. Bir süre daha beni böyle yedirdikten sonra ayağa kalkmıştı, "Sakın seni düşündüğümü falan düşünme, sadece şu lanet proje bitsin de daha fazla evime gelme diye işleri hızlandırmaya çalışıyorum."

Ah, Bakugou, bende tam ne centilmen bir erkek diye düşünüyordum! İyiki uyardın, sağolasın.

Bakugou'nun Ağzından

Lanet inek için bir hap ve bir bardak su alıp kanepeye doğru ilerlediğim sırada uyuyakaldığını görmüştüm, muhtemelen ateşi yüksek olduğu için çabucak uyuyakalmıştı.

Kanepenin kenarına çömelerek dakikalarca onun masum yüzünü izlemiştim ve bunu neden yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Fakat kabul etmeliyimki güzel bir yüze sahipti.

Izuku'nun ailesinin endişeleneceğini düşünerek Izuku'nun telefonunu almış ve sanki Izuku'ymuş gibi ailesine mesaj atmıştım. Anne bu akşam arkadaşımda kalacağım proje için, beni merak etme.

Mesajı attıktan sonra telefonu bir kenara koymuş ve ateşini düşürebilmek için bir bez ıslatıp onun alnına koymuştum.

Izuku sanırım arada kabus görüyordu, çünkü arada kendi kendine konuşuyor ve bu yetmezmiş gibi uykusundayken göz yaşları akıtmaya başlıyordu. Bu yüzden başından bir türlü ayrılamamıştım.

"Nolur beni bırakma." diye mırıldanarak ağlarken Izuku bende onun tek olmadığını belirtmek amacıyla elini tutmuştum, "Hey Izuku, daha fazla bebek gibi ağlayacaksan git lan evimden, uyuyamıyorum." tabiki de beni duymuyordu fakat ben yine de şansımı denemiştim.

Uykusuzluktan göz kapaklarım acımaya başlamış ve bende bir hayli sinirlenmiştim. Uyandırmaya çalışsam da uyanmamıştı ve hâlâ kabus görmeye devam ediyordu, bu yüzden elim devamlı onun elindeydi.

Dakikalar sonra gözlerini aralamıştı ve yaptığı ilk şey çığlık atarak elini elimden çekmekti, "B-Bakugou, sen n'apıyorsun!" "Hah, sonunda uyandı zıkkım." "Ayıp oluyor..."

Elimi kendi tişörtüme silerek ona bakmıştım, "Sanırım kabus gördün." bir anda yanakları kızarmıştı ve benden gözlerini kaçırmıştı, "H-hiçbir şey! Peki saat kaç?" "Saat 4'e geliyor."

"Sen sürekli yanımda mı bekledin?" "Napabilirim, kabus görüp sürekli zırlıyordun." "Ve benim yüzümden uykusuz kaldın." "Of, duygusallığa gerek yok, sırf sus diye."

Bana teşekkür etmişti, sonrasında da çok kez özür dilemişti, "Kes sesini, ben uyuyacağım." "P-peki ben ne yapacağım?" "Uyumaya devam et." "Ama uykumu çokça aldım." "O zaman git de biraz müzik bakın."

Müzik odama onu tek sokmak oldukça tehlikeliydi fakat benden korktuğu için muhtemelen ben izin vermedikçe hiçbir şeyi ellemeyecekti.

Ona hap verdikten sonra müzik odasına götürmüş ve bilgisayarın başına oturtmuştum, playlisti açmış ve sıkıca bir sürü tembih yağdırmıştım.

Midoriya'nın Ağzından

Bakugou yatalı dakikalar olmuştu, bir sürü şarkı dinlemiştim fakat benim aklımda tek bir şarkı vardı.

Bakugou istemediğini söylese de ben ses denemelerini bu şarkı ile yapmak istiyordum.

Son derece sesi kısık bir biçimde şarkıyı açmış ve bir kez dinlemiştim.

Ardından şarkıyı ikinci defa açmış ve bu sefer bende mırıldanarak söylemeye başlamıştım.

Şarkıya kendimi öyle kaptırmıştım ki kapının eşiğinden beni dinleyen Bakugou'yu farketmemiştim bile.

"Oi Izuku! Sanırım uykuyu bana haram ettin."

"Ö-özür dilerim!" "Sesin çok güzelmiş aslında." "Ha?"

Bu bir iltifat mıydı? Evet iltifat... Ama asla beklemediğim birinden alınmış bir iltifattı.

damn dutyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin