11. beyaz tişört

99 26 9
                                    

Çünkü yazılmış olan tek sayfa benimle ilgiliydi. Tereddüt etsem de merakıma yenik düşerek okumaya başlamıştım.

"Şuan mışıl mışıl yatağımda uyuyor, dakikalarca yaptığım tek şey onun izlemekti. Ona karşı çok fazla haksızlık yaptığımı düşünmeye başladım, o iyi birisi. İlk başta onu hep eziklemek isterdim ama onu Todoroki ile mutlu olduğunu görünce kalbim ağrımıştı sanki. Yaşadığım duygunun ilk başta sadece cimrilik olduğunu düşündüm, çünkü Izuku'yu benimsemiştim ve o yarı piçle paylaşmak istemiyordum fakat hayır, bu cimrilik değildi, bu aşktan beslenen bir kıskançlıktı. Izuku'yu kıskanmıştım, benim yanımda da gülebilmesini istemiştim. Bu yüzden kendimi değiştirmeye karar verdim. Müzik projesinden bu yana yakınlaştık ve farkettim ki o benden nefret ediyormuş fakat hemen olumlu bir sonuç bekleyemezdim. Benimleyken onu biraz daha tanıdım; çabuk utanan birisi, biraz da korkak, beni görünce yüzüme tükürmek istiyormuş gibi davranıyor ve sesi sandığımdan daha güzel. Üstelik gülümsediği nadir anlarda gamzesi ortaya çıkıyor ve gözlerinin kenarları kırışıyor. Fakat onun bana sevgiyle bakması benim uçabilmem kadar olanaksız bir şey olurdu, eminimki hep benden nefret edecek-"

"Izuku, ne yapıyorsun?" korkuyla elimdeki günlük yere düşmüştü, "H-hiç!"

Ben yerden günlüğü alırken Bakugou da yanımda bitmiş ve günlüğü elimden çekmişti, "Okudun mu?" "Hayır." o günlükle birlikte gerilerken bende terler içinde yatağa oturmuştum, yakalandığım için titriyordum.

"Sana kim eşyalarımı karıştırabilirsin dedi?" "Sen niye geldin?" konuyu değiştirmeye çalışıyordum, "Çünkü üzerimi değişeceğim, terledim."

Üzerindeki beyaz tişörtü çıkarıp yatağa bırakmış ve ardından siyah tişörtü dolaptan alarak giymiş ve bana bakmıştı, "Neden uyumadın?" "Şimdi uyuyacaktım." "Ben çıkayım o zaman, iyi geceler." hafif bir tebessümle çıkmıştı odadan.

Beyaz tişörtü buradaydı.

Arkamda duran beyaz tişörtü kirliye atmak için elime almıştım fakat kalkıp kirli sepetine atmak yerine burnuma doğru götürerek yaka kısmını koklamıştım. Portakal kokusu.

Tişörtü koklarken günlükteki tüm kelimeleri düşünmüştüm, Bakugou benden mi hoşlanıyordu? Çıkarmam gereken anlam bu muydu?

Tişörtü kokladıkça kızarmıştım ve kendimden geçecekmişim gibi hissediyordum, bu yüzden koklamayı bırakmış ve sadece tişörte sarılarak yatağa uzanmıştım.

Sabah uyandığımda karşılaştığım ilk şey başımda dikilmiş bir Bakugou'ydu, beni mi izliyordu? Aynı günlükte yazdığı gibi? Sıçrar bir biçimde kalkmıştım, "Noldu?" "Uyandırmaya gelmiştim tam, uyandın."

"Saat kaç?" "Sekize geliyor." "Bu saatte asla uyanmam." diye mırıldanarak başımı geri yastığa koyacakken Bakugou beni yanıtlamıştı, "Bugün okul var, anca kahvaltı edersin." mızmızlanarak yataktan kalktığım sırada o da yatağın içine bakıyordu, bende neden baktığını merak ederek bakışlarımı yatağa çevirdiğimde şokla ağzım açılmıştı, onun beyaz tişörtünü kirliye atmayı unutmuş ve sarılarak uykuya dalmıştım!

Uzanarak tişörtünü eline alıp bana bakmıştı, "Tişörtümün burada ne işi var?" "S-sen bırakmıştın, bende kirliye atmayı unutup üzerine yatmışım!" "Sabah gördüğümde kollarının arasında gibiydi sanki." "Hiçte bile, alakası yok!" 

Ben uykulu gözlerimi ovuşturarak yüzümü yıkamak için lavaboya ilerlerken o da benim çıkmamla üzerini giyinmeye başlamıştı.

Yüzümü yıkayıp tekrar odaya geldiğimde benim için temiz üniforma bıraktığını görmüştüm. Üzerimdeki tişörtü çıkarmış ve şortu da çıkararak üniformalarımı giyip tekrardan mutfağa yönelmiştim, Bakugou buradaydı, kahvaltıyı kurmuştu.

Açtım fakat onunla daha fazla vakit geçirmek istemiyordum, sanki ona her an ümit yüklüyormuşum gibi geliyordu bu yüzden aç olmadığımı söyleyerek aynada saçlarımı düzeltip okul çantamı da alarak ayakkabılarımı giymeye yönelmiştim.

O da ardımdan gelmiş ve benim gibi ayakkabılarını giymeye başlamıştı, "Sen niye geldin? Kahvaltını etseydin ya, ben seni beklerdim." "Okulda yerim bir şeyler."

Kapıyı kapatmış ve bahçeye inmiştik. Sitenin önünde duran arabanın her zamanki gibi ön koltuğuna oturmuştu Bakugou ve benimde sol koltuğa oturmamı istemişti fakat ben onun yanında oturmak yerine arkaya oturmuştum.

Ben arka kapıyı kapatırken o da dikiz aynasından bana bakmıştı, "Neden öne oturmadın?" "Arkada oturmak istedim bugün de." "Pekâlâ."

Okulun bahçesinin önünde arabayı parkederek birlikte inmiştik. Ben arkada o önde girmiştik, Bakugou'nun bahçeye girmesinin saniyeler ardından Kirishima ve Denki, Bakugou'nun yanında bitmişlerdi. "Siz birlikte gelecek kadar yakın mı oldunuz be!" Denki beni işaret ederek konuşurken bende umursamamış gibi davranarak onların yanından geçip gitmek üzereyken Denki bizi durdurmuştu, "Sende bugün bize katılmak ister misin Deku?" "Deku?" "Aramızda lakap takmıştık, takma sen."

O an başımı kaldırdığımda Bakugou ile göz göze geldim ve içimden onlarla takılmak gelse bile açıkça reddettim, "Shoto ile takılmaktan mutluyum." bunu Bakugou'nun gözlerinin içine bakarak söylemiştim ve cümler biter bitmez sahte bir gülümsemeyle ilerlemiştim.

Acımış mıydı canı benimki gibi? Zorla beni durdurmaya da çalışmamıştı. Ne zaman itiraf edecekti beni sevdiğini? Acaba gerçekten seviyor muydu ki beni? Her şey bir şeyden ibaret...

damn dutyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin