07. melodi

120 27 10
                                    

Müzik odasına gireli baya olmuştu, artık şarkı söylemekten damağım kurumuş gibi hissediyordum. Su içmek için elime şişeyi almıştım fakat şişedeki suyu bitirmiş olduğumu farketmiştim. "Bakugou, ben şu şişeyi doldurup geliyorum." diyerek odadan çıkıp amerikan tarzındaki mutfağa ilerlemiştim.

Musluklarından su aktığını bilerek şişeyi musluğun altına tutarak dolmasını bekliyordum. Aklım dalmış olacakki Bakugou'nun geldiğini bile farketmemiştim.

Tam olarak bana arkadan dayamış bir biçimde musluğun üzerinde duran dolaptan bardak almış ve ardından taşmakta olan şişeyi musluktan çekerek kendine bir bardak su doldurmuştu. Ben onu arkamda hissettiğim için kıpırdayamayacak kadar utanmış ve kızarmıştım.

Bardağı mutfak mermerine koyarak benim belimden tutmuş ve beni sıkıca kendine çevirmişti. Beni mermer ile arasına almıştı! Göz temasını hiç kesmeden bardağı eline almış ve suyu içmişti, ben ise onun hareket halinde olan adem elmasına gözlerimi dikmiştim.

Sırıtarak bardağı mermere bırakıp yüzünü bana bakmıştı, "Ne o? İçime düşecek gibi bakıyorsun." onu omuzlarından ittirmiştim, "H-hiçbir şey! Bana o gözlerle bakma!" gözlerimi yere doğru düşürmüştüm.

"Hangi gözlerle?" bu durumdan hayli utanıyordum, nefret ettiğim kişiyle birlikte aynı kanepede bile yatmıştım, ya ben harbi yüzsüzdüm ya da Bakugou gerçekten çok çekici biriydi ki karşı koyamıyordum.

Mızmızlanarak seri bir şekilde dolu şişemi elime kapmış ve geri müzik odasına ilerlemeye başlamıştım. Ben odaya girdikten kısa süre sonra Bakugou da gelmişti, "Hep kaçacak mısın Izuku?" 

"Ne kaçması be!" ben sinirle onun gıcık sorularından kaçmaya çalışırken o da bunu hissetmişcesine piyanonun başına oturmuştu, "Senin için çalmamı ister misin?" "Gerçekten mi?" "İstiyorsun sanıyordum."

Piyanoyu ilk gördüğümde ondan benim için çalmasını istemiştim, unutmamış demek. "İstiyorum." 

Büyük piyanonun siyah kapağını kaldırmış ve açma düğmesine basmış, ardından bana dönmüştü, "Çalmamı istediğin bir parça var mı?" "Sen rastgele çal." "Peki öyleyse."

Uzun ve kemikli parmaklarını piyanonun tuşlarına ustaca yerleştirmişti ve çalmaya başlamıştı. Dakikalarca sessizce onu dinlemiştim, müziği hissedebilmek için gözlerimi kapatmıştım. Melodi durunca gözlerimi açıp ona bakmıştım, "Bu... Çok güzel. Neden duraksadın?" "Beethoven'ın en sevdiğim parçalarından biri bu. Sende çalmak ister misin?" onunla göz teması kurdum, "Ama ben çalamamki?" "Sana yardım edeceğim."

O tabureden kalkınca oturmam için işaret etmişti, bende geçip tabureye oturmuştum, "Parmaklarını tuşların üzerine koy." ben acemice parmaklarımı tuşlara koyunca o da elini benim elimin üzerine yerleştirmişti, ellerimi düzgünce yerleştirdikten sonra yavaşça elimin üzerindeki eli sayesinde bana yön vermeye başlamıştı, birlikte piyano çalıyorduk, nefesi ensemdeydi, elleri ellerimdeydi.

Ben anın etkisinde takılı kalmıştım, kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Yarım kalmış parçayı tamamlayınca Bakugou elini benden çekmemiş, sadece parçayı bitirmişti, "Beğendin mi? Bak sende çalabiliyormuşsun." kulağıma fısıldamasıyla için kıpırdanmıştı, "B-beğendim." diyerek hızlıca kalkmak istediğimde başımı onun yüzüne çarpmıştım.

"Ah, burnum!" Bakugou burnunu tutarken bende hemen özür dilemiştim, "Sadece kalkmak istemiştim. Ö-özür dilerim!" Bakugou elini burnundan çekince elindeki kanı gördüm, "O koca kafan sanırım burnumu kırdı." diyerek gülmüştü, "Canın yanıyor mu?" ben tedirginlikle onun burnuna bakmıştım, "Sorun yok, ben burnumu silip geleyim." "Bende geleceğim."

Onunla birlikte lavaboya gitmiştik çünkü ilk yardım ekipmanları buradaydı, ekipmanın içinden bir pamuk çıkarıp Bakugou'nun burnuna doğru tutmuştum, "Yanıma gelsene, kolun ağrıyacak uzatmaktan." hızlıca belimden beni kendine çekince başımı onun göğsüne çarpmıştım. Ardından başımı kaldırdığımda bana baktığını görmüştüm, çekinerek elimdeki pamuğu tekrardan burnuna yaklaştırdım.

Pamuk iyice kırmızıya dönünce pamuğu çekmiştim, zaten kanaması da durmuştu. "Ee, sanırım pamuğu atsam iyi olacak. Artık belimi bırakır mısın?" tereddüt etmeden elini belimden çekince boşluğa düşercesine birkaç adım gerilemiştim, işte bizim yaşayacağımız an bu kadardı, etkileyici kısa anlar.

Pamuğu çöpe atmak için lavabodan çıkarken son kez arkama dönüp ona baktım, gülümsüyordu, sanki teşekkür ediyordu. O değişmişti, bir şey onu değiştirmişti.

Yanaklarımın kızarmaya başladığını hissedince hızlıca lavabodan çıkmıştım...

damn dutyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin