05. nefret bakışları

122 28 9
                                    

Midoriya'nın Ağzından

Müzik projesinin verilmesinin ardından yaklaşık 4 gün geçmişti, en sevdiğim günlerden biri olan cumadaydık. Nihayetinde haftasonu tatiline girmemize sadece 3 ders kalmıştı.

Öğle arasına Shoto'lar ile yemek yedikten sonra muhteşem ikili ile beraber kütüphaneye gitmiştik. O isi fena derecede çalışakndı ve beni de aralarında sayıyorlardı.

Artık bir arkadaş grubum olduğu için mutluydum, Ochaco da bize katılmıştı.

Shoto ile Yaoyorozu bir ansiklopedi almış, tarih ödevi için araştırma yapıyorlardı. Ochaco da kendine okuyacak bir kitap bulmuş ve onların yanına oturarak okumaya başlamıştı. Ben ise hâlâ ne bir okuma kitabı bulmuştum ne de bir ödevimi yapmıştım.

Okul kütüphanesi çok büyüktü, boyumun 4-5 katı yüksekliğindeki rafların arasında kaybolmuş gibiydim.

Az sonra aradığım kitabı sanki bulmuşcasına yukarıdaki raflara bakmıştım. Bir kitap gözüme batmıştı, "Sessiz Çığlık".

Daha önce duyduğum bu kırmızı kapaklı kitabı almak için elimi uzatsam da yetişememiştim. Parmak uçlarında durarak almaya çalıştığım sırada rafın üzerine çullandığımı farketmemiştim.

Bakugou'nun Ağzından

Asla yapmayacağım bir şey yaparak kütüphaneye girmiştim nedenini ise bilmiyordum.

Rafların arasında isteksizce dolaşırken gözüm yeşil saçlı çocuğa takılmıştı.

Uzun bir çaba içerisinde sanırım istediği bir kitabı almaya çalışıyordu. Bende onu uzaktan izliyordum.

Tam istediği kitabı eline aldığı an yüksek raflardan ona doğru düşen birkaç kitabı farketmiş ve ona doğru koşarak ona sarılmıştım.

Benim onu iterek ona sarılmamın saliseler ardından yukarı raftaki birkaç kitap yere düşmüştü.

"H-hey! Ne oluyor? Beni bırakır mısın?" kızarmış yüzü şuan dibimdeydi. Onun istediğini yaparak kollarımı ondan çektim.

"Farkında değilsin ama az kalsın kitaplar kafana düşecekti." dediklerimi umursamadan sinirle bana bakmıştı, "Beni mi gözetliyordun!" "Biraz sessiz konuş, kütüphanedeyiz." nefret dolu bakışlarını atarak hiçbir şey demeden yanımdan gitmişti.

Sanki zıt kutuplar gibiydik, o benden ne kadar nefret etse, beni ne kadar iteklese ben ona daha çok çekiliyordum.

Midoriya'nın Ağzından

Yorucu bir okul gününün ardından bugün Shoto'lar ile buluşacaktık.

Altıma koyu bir şort, üzerime de beyaz bir tişört giymiştim. Telefonumun çalmasıyla acele bir şekilde evden çıkmıştım, "Midoriya, kapının önündeyiz." telefonu kapatıp bahçe kapısına ilerlemiştim.

Shoto hoş bir gömlek ve pantolon giyerken Yaoyorozu da kısa günlük bir elbise giymişti. "Ochaco? O gelmeyecek mi?" "O sanırım bu aralar gribe fazlasıyla yakalanıyor. Yine hasta olduğunu söyleyip gelemeyeceğini belirtti."

Ochaco ilk arkadaşımdı, tabiki Shoto ile Yaoyorozu da arkadaşımdı fakat henüz yeni tanıştığım için kendimi yabancı hissediyordum.

Bir kafeye gitmeye karar vermiştik. Shoto yanıma, Yaoyorozu karşıma oturmuştu.

Shoto yanımdayken sıcaklamaya başlamış gibi hissetmiştim. Varlığı beni tedirgin ediyordu, nedenini bilmediğim bir heyecana kapılıyordum.

"Siz ikiniz eş olmuştunuz değil mi performans ödevinde?" diye ortaya soru atmıştım sırf konuşmaya dahil olabilmek için. "Evet, performans çok iyi gidiyor. Momo piyano çalacak bende kemanla eşlik edeceğim." "Bakugou da piyano çalacak!" ben heyecanla beklemediğim bir hareket yapmıştım. Bunu neden söyledim bilmiyordum, tedirginlikle heyecanı bırakarak arkama geri yaslandım.

"O gerçekten bir kötü çocuk edâsına sahip." "Dünya kendi etrafında dönüyor sanıyor." duraksayıp onlara bakmıştım, aslında bana eskisi kadar kötü davranmıyor demek istiyordum fakat sessiz kalmakla yetinmiştim.

Shoto elini omzuma koymuştu, "Sana yine zarar veriyor mu? Eğer çalışırken bile za-" "Hayır, hayır. O biraz daha iyi eskisine göre." ben kızarmış yüzümü gizlemek adına yüzümü çevirirken Shoto da rahatlamış gibi nefes almıştı.

Önüme gelen latte'yi höpürdeterek içiyordum, üzgünüm ama bu benim zevkimdi. Her şeyi höpürdeterek içmeyi seviyordum. Yaoyorozu bana garip bakışlar atarken ben içeceğimi bitirmiştim bile.

"Hadi kalkalım, saat geç oluyor." Yaoyorozu'nun isteğiyle kalkmıştık.

Evin önüne geldiğimde tanıdık bir araba görmüştüm, bu Bakugou'nun arabasıydı.

"Bin arabaya." "İstemiyorum hem ailemin haberi y-" "Ailene haber verdim, bu haftasonu için izin aldım. Bu haftasonu benimlesin." "Ama istemiyorsam?" "Performans ödevinden düşük almak istemiyorum, bin."

Daha fazla dırdır dinlememek için arabaya binmiştim.

Bakugou arabayı son derece hızlı, dengesiz kullanıyordu. Az sonra Bakugou'nun yaşadığı eve değil de başka bir yere gelmiştik.

"Buraya neden geldik?" sorumu cevaplamadan önce arabadan inmişti, "Seni eğlendirmek istiyorum."

damn dutyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin