Yaklaşık yarım saat sonra okula geldim .
Okula girdiğimde; kapısına, bahçesine, duvarlarına uzun uzun baktım. Burada bir tuhaflık vardı. Okul ne çöküyordu ne de yıpranıyordu. Okul her zaman yepisyeniydi . Ama biz yıpranıyorduk , çöküyorduk. Olan bize oluyordu . Şu duvar kadar rahat olmak isterdim . Biz neden insanız ki? Şu herkesin bildiği yalan dünya .Bizi hem yaşatan hem de öldüren dünya . Okula baktıktan sonra okula karşı:
'Evet sayın okul bugünde beni karanlık ışıklarına alacak mısın? ' dedim . Sonra da kendi kendime cevap verdim.
'Koskoca hafta sonu bitti, bu da demek oluyor ki, çoktan karanlık ışıklarının içine girmişim. (Okula karanlık ışık diyorum)
Okulun girişine nihayet adım attım. Her sabah olduğu gibi bu sabahta öğrencilerle top oynayan okulun sevgili köpeği vardı. Top oynarken köpekte katılırdı tabi havlayarak .
Bu arada köpeğin ismi :"Yumurcak" ne güzel isim değil mi ?
Kantinci erkenden gelmiş bütün tost ne varsa koymuştu. Bende ucuz yolu seçtim çünkü zamlar kaçınılmazdı .Bir otuz liralık tost yerine yirmi liralık bir simit aldım. Ne kadar ucuz ! Bunun yanında tatlı almazsam olmazdı. İki çikolata aldım çünkü keyfim öyle istedi. Unutmadan favori içeceğim ayranı da alıp bugünkü kantin hesabını kapattım.
İstanbul'da "Aktan Kolej Lisesi'nde okuyorum. 12.sınıfım ,12 A 'da okuyorum.
Okulumuz üç kattan oluşuyordu. Benim sınıfım ikinci kattaydı . Kapı önündeki kalabalığa aldırış etmeden sınıfa girmeyi başarmıştım.
Bir gün okulun içine araba sokup hepsini ezesim geliyor! İçimde nasıl bir psikopat yatıyor, acaba? bazen kendimi bile çözemiyordum.
Her neyse çantamı en köşede ki ilk sıraya koydum. Daha önce önde oturduğumdan bahşetmiştim. İtiraf etmeliyim ki her ne kadar derslerle aram iyi olsa da dersleri sevmiyordum.
Özellikle fizik, matematik gibi dersleri ama konusuna göre değişkenlik gösteriyordu.
Kafamda kulaklıkla kimseyi takmadan zil çalana kadar müzik dinledim .
Okulda telefon yasak değildi ama derste hocadan izin almamız gerekiyordu.
İlk dersi tahmin edin ne dersidir? En bayılıp ayıldığım : Fizik dersi . Aman ne şaşırtıcıydı! Ben bugün neden nefret doluydum? Bir modum bir güne uymuyordu.
Ciddi anlamda beynim yanmıştı . Sabah zaten minnacıktı beynim şimdi ise hiç yoktu. Tebrikler!
İlk ders sonrası teneffüs olunca kendimi dışarı attım ancak beynimi toparlardım.
En sevdiğim şeylerden biri aşağı inip yeşillik içinde yürümektir.
Yağmur başlamıştı. Yağmuru çok severdim . Huzurlu, rahatlatıcı bir havası vardı.
Bu fırsatı kullanıp kulaklığımı takıp
" Posion Tree " açtım.
Oh Beatiful Posion Tree.. ( Güzel Zehirli Ağaç) ( Grouper : Posion Tree)
Başka bir evren ve bu dünya ile alakası olmayan bir şarkı. Hayatın en kötü zamanlarında geçecek dediğin evrede çalan şarkı. Ya da hissizlik bir şarkı olsaydı bu şarkı olurdu. Bütün hisleri yaşıyorsun ama hareket edemiyorsun.
Okulun içinde olan ama okula ait olmayan bahçeye girdim. Okulun içinde olduğu için pek sorun değildi ama girmek yine de sakıncalıydı. Bu bahçenin içinde depo ve bank vardı.
Her ne kadar ürkütücü ağaç yaprakları olsa da benim hoşuma gidiyordu. Duyduğuma göre deponun içinde antika eşyalar vardı ve kilitliydi. Onun haricinde örümcek ağları her yerdeydi . Bu bölgeye her zaman gelirdim ve şu ana kadar başım belaya girmemişti ama bir gün belaya bulaşacaktım .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KIZI
AdventureAnahtarı almayı başarmıştım . Sıra kuleye girmekteydi. " Aferin sana Areles dedim " kendi kendime. Ancak bir sorun vardı. Ben anahtarı almayı başardıysam gelecek olan hamle hiç de iyi olmayacak demekti. Arkama dönerek: " Stew!" diye bağırdım. Yav...