Ciddiye Almalı mıydık?
Ben Areles gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmayan cesur , risk alan biriyim.
"Areles" dediğinde anahtarı nereye koyacağımı düşünüyordum . Aldığım zaman takılıp düşmüştüm hatta sadece ben değil Stew'de düşmüştü . Gözümü kapattım ve aksiyon bağımlısı bu kızı çok sevdim. Yalnızlık , sessizlik ve monotonluk bana göre değildi. İnsanlar deli gibi nasıl yalnız kalabiliyordu. Ben kaosa aşıktım ve benim hayatımın parçasıydı. O olmazsa benim hayatım ve bu hikaye olmazdı.
" Bak . Işık yanıyor bu kutuyu işaret ediyor olmalı."
" Anahtar mavi kutu ise mor . Mavi kutu bulmalıyız."
Kutuya koymazsak anahtar geri gidiyordu. Bize verilen süreye kadar anahtar kutusunu bulmalıydım."
" Areles . Kendine dikkat et olur mu? " onu burada bırakmak zorundaydım yoksa anahtar alarmı öttürüp bizi bulmalarına sebep olabilirdi. Buradaki en önemli canlı. Baykuştu. Baykuşu bulmalıydık ama ondan önce kutu daha çok yolumuz vardı.
Karşıdan gelenleri görünce saklanmak yerine
" Hanginiz benimle dövüşmek ister ?" deyip elimi yumruk haline getirip bacağımla bir tekme savurdum. Bu sefer ki kadın ve altta kalmayıp bir tekme de bana savurdu. Bu sefer rakibim güçlüydü. Son ana kadar dayak yemiştim ama ipe o zayıf halimle tutunup etrafında dönerek tekmelerimi art arda savurdum . Fena dayak yemiş olduğum gerçeğini inkar edemezdim. Kanayan burnumu aldırmadan yoluma devam ettim rakibimi alt ederek .
Bakıyordum öylece geçip giden ağaçlara. Arkaya bakıp yakalamaya çalıştım fakat geride kalmışlardı. Bir daha gitsem görürdüm ama aynı zaman olmazdı. Geçmişe bakmakta böyledir. Geçmiş zamanı yakalayıp değiştiremezdim. Oraya gidip başıma bir şey geleceğini bile bile gittim. Çünkü kaçmak istedim. Bana ait olan her şeyden; gerek duygulardan gerek beynimin içindeki sesten en önemlisi de acıdan kaçmak istedim. Beynime öyle bir hükmediyordu ki artık kendimi hiç görmeye başladım. O kadar yetersiz hissettirdiği için iç sesimden , kendimden ve her şeyden kaçtım . Şimdi ise bir dünyam vardı. Ailem , arkadaşlarım , bizi bekleyen bir serüven . Kulağa inanılmaz geliyordu. Bir de o vardı beni karanlıktan çekip çıkarmıştı . Ona başta güvenmiyordum sonra bana güveni öğretti. Tanıdık geliyordu bir yerlerden ama hatırlayamıyordum. Camdan bakarken aklım hiç yorulmuyordu tezat olan suskun sesime.
Aklım ve hayatım : Pastel ghost/ Dark Beach gibi hissettiriyordu. Ansızın gelen bir mesaj bir kez daha bu konuda korkmam ve endişelenmem gerektiğini hatırlatıyordu . Şubat tatilinin ilk günüydü ve 18 yaşıma girmiştim.
Eve gidince günün yorgunluğunu kendimi yumuşacık polar battaniyeme atarak geçirdim. O topukluyu çıkarınca üstümden ton kalkmış gibi oldu. İyi ki ince topuklu değildi. Makyajımı silmeden uyursam sabah hiç iyi şeyler olmayacak demekti. Banyoya gittim kapı kilitliydi.
"Alyaaa" diye bağırdım zaten uykum vardı bir de onu beklersem şuraya yığılırdım babam dahi kimse kaldıramazdı.
"Çıkacağım Bekle" diye bağırdı karşılık olarak. Çeşme suyundan elini yıkadığına dair su hışırtı sesini duydum. Su sesi kesilince çıkmasını bekledim ama çıkmadı.
" Bana bak Alya bir an önce çık yoksa dalarım bekletme boş boş kapıda! " diye sinirle kapıya vurdum .
" Ne o 18 oldun diye bana büyüklük mü taslıyorsun? " diyerek kapıyı açtı.
" Bak Alya zaten uykum var zorla sileceğim makyajımı beni bekletme !" dedim yarı uykulu yarı sinirli çıkan sesimle.
" Bana ne . Yapmasaydın makyaj o zaman ." deyince sinirlerim bozuldu ama zor tuttum .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KIZI
AdventureAnahtarı almayı başarmıştım . Sıra kuleye girmekteydi. " Aferin sana Areles dedim " kendi kendime. Ancak bir sorun vardı. Ben anahtarı almayı başardıysam gelecek olan hamle hiç de iyi olmayacak demekti. Arkama dönerek: " Stew!" diye bağırdım. Yav...