"Ve o sapkın iğrenç düşünceleri... Geceleri biz çocukken odamdan içeri bir bıçakla süzülür bana gözlerini dikerdi uyanınca arkasında ki kırmızı gece lambası parlayan gözleri ve elinde tam kafama bir kaç santim kalmış bıçakla dururdu. Karabasan. Hareket edemezdim..."
Gözleri. Şeytandı sanki. Taş duvarlar arasında beni kıstıran bir şeytan!
"Ne kadar öyle dururduk bilmiyorum en sonunda bana 'uyu hayatım ben ihaneti önlüyorum' derdi ve ben... Uyuya kalırdım! Zamanla kapımı kilitlemeyi, kim olduğumu bilmeyi, Ares'in davranışlarını ezberledim. "
Dalgındım kelimelerimi dikkatli seçtiğim için duraksıyordum kendimi en iyi şekilde anlatmak için en büyük çabayı sarf ediyordum.Her ne kadar bu konuşmayı kafamda sürekli kursamda anlatma anı çok farklıydı.
Bunu diğer terapistlere anlattığımda defterlerine paranoya ve hayal üzerine karalamalar yapardı.
Sonra susardım.Sonuçta hep susardım.
Bir daha konuşmamak üzere.
"Peki bu olanlar ve kan isteğin. Ne zaman farkına vardın?"
Kısa saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım heyecan. Bundan sonrası. Polis mi olacaktı? Hayır bunu yapamaz. O zaman Akıl hastanesi.
"Göğsündekileri dışarı atmak ve kendinle barışmak için bana geldin Themis. O zaman sana yardım edicem ve bunu birlikte yapıcaz."
Ellerimle oynadım.Derim sızlıyordu derin bir nefes alıp verdim kalbim son hızla atarken kanın akışını hissediyorum. Canlı olduğumu bilmek mi? Heyecan verici...
"Doktor Lecter, beni takip ediyor. Zihnimde ki istekler onların farkına vardığım yedi yıldır peşimde."
Bir çocuğa kan isteğini fark ettirmişlerdi. Tanrı bağışlasa bile ben ölene kadar bağışlamam...
"Nasıl bir takip peki bu?"
Güldüm kendi kendime gözlerine baktım gözlerinde farklı bir şey vardı? Neydi bu? Bu bildiğim bir duygu değil maalesef. Duyguları öğrenmek için fırsatım çok olmamıştı sadece nefret ve korkuyu en iyi şekilde tanıyorum.
"Cesetler... Ares , babam , sokakta gördüğüm insanlar. Hepsi. Onları Vahşet içinde sergiliyorum. Yaptığım heykellere benziyorlar. Ama heykelleride... Onlar için yapıyorum kil değil. Etin ve kanın kokusu beni büyülüyor... Onlar her yerde. Cesetler hep benimle. Konuşamıyorlar-"
Göğsüm hızla inip kalkıyordu vücudum yanıyordu konuşmak zorlamaya başlamıştı vücudum daha fazla itiraf etmemek için yalvarıyordu sanki bana.
"Ağlıyorlar... Ben onları , seviyorum... Onlara işe yarama fırsatı sunuyorum. Onlar benim için var oluyorlar artık."
Etraftan kulaklarıma gelen çınlama ve inlemeyle başımı iki elim arasına alıp yere eğildim.
Nefes nefeseydim. Onları öldürmek değildi mesele. Öldüremediğim için azap çekiyordum.
Ellerim yavaşça tutuldu ve yumuşak parmak uçları beni dik oturmaya itti.
Nefesim kesiliyor kalbim kasılıyordu yaşama hissim kilitlenmişti sanki.
Hannibal beni geri oturttu titriyordum terliyordum ve kesinlikle kötü bir haldeyim.
Etraf kıpkırmızıydı. Benim tatlı ceset hayallerim odanın her yanındaydı gerçek bir sanat eseri gibi her yerde. Korkuluklardan sarkanlar önümde diz cökenler zeminde katı hale kesilenler.Hepsi. İnliyorlar.
Adımı haylırıyorlar çınlama kulaklarım ardından baskı yapıyordu.
"Onları görüyorum... Gerçek olsunlar istiyorum... Ben aciz miyim doktor? İstediğimi yapamayacak kadar korkak mıyım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaamos
Fanfiction|Hannibal Au| Themis bu hayattan çok şey istemedi sadece bazı arzuları vardı... Hannibal ise onda olan ışığı parlattı. ~Kaamos Fince 'Kutup gecesi demektir, 24 saatten fazla süren karanlık dönemi temsil eder'~ 2024 Temmuz'a Kadar Askıda -Tek tük b...