𝐏𝐞𝐧𝐤𝐢𝐨𝐬

33 3 11
                                    

Okulun bitimiyle eve geçmiştim. Sessizlik içindeki evde üzerime kalın kazak ve eşortman altıyla dışarı kahvemi alıp çıktım. Kar yağmasına az kalmıştı kar soğuğu vardı. Yılbaşı yaklaşırken kendi kendime gülümsedim. Bir sene sonra reşit olucak olmam beni rahatlatıyordu.

Kahvemi içerken kendi kendime sordum ve cevapladım.

Kafamda ne yapmam gerektiğini planlayıp kahvemi bitirdim ve kalkıp üzerimi değiştim.

Evden çıkarken babama arkadaşlarımla ders çalışmaya gittiğimi mesaj attım karşılığında on dört saatlik bir ameliyata gireceğini yazmıştı.

Çocuk, evlilik ve hatta kanser onun işkolikliğinin üzerinden gelemiyordu.

Bazen onunla daha çok vakit geçirseydim belki de onu sevebileceğimi düşünüyorum.

Beni bakıcılar (Rahibeler) ve Ares'in istikrarsız hareketleri arasında tenis topu yapmasaydı...

Onu sevebilir miydim? İşte bunu hiç bir zaman bilemeyeceğim.

Arabayı çalıştırıp müzeye doğru sürmeye başladım. Kendi kendime güldüm. Soracağım sorulara başlamadan önce onu sakin bir yere çekmeliydim.

Müzenin ilerisinde kafeler vardı onu oraya çekmek ise bir çift söze kalıcaktı.

Hayvanlar. Kan sever. Ve eminim ki bir kaç işi vardır ya da yapmayı umuyordur.

Yaptığına emin olduğuma göre evet onu kendime çekmem çok kolay olacak.

Bu tip psikolojik sorunları olanlar hemen bırakamaz. Bunu bilmek işime yaşıyacaktı işte.

Bugün olanlar. Büyük ihtimalle Abigail beni tanımıyor ama detaylı tarifi Lecter' ın tanımasına yetecektir. Sadece beni ayrıntılı tarif etmemesini umut ediyorum.

Müzenin yakınlarına park edip geri kalan yolu yürüdüm.

Eski fosiller açıkçası pek dikkatimi çekmese de elbette ki felsefe alanında okuduklarımla dikkat çekebilirim. Ama dikkat çekmeli miyim yoksa sinsice sadece onun mu fark etmesini sağlamalıyım?

Onun tek fark etmesini istiyorsam fosillerin dişlerinin dikkatimi çektiğini belli etmeliyim.

Müzenin güvenliğinden geçtim telefonumdan fotoğrafa son kez bakıp sırayla fosilleri gezmeye başladım.

Üzerlerinde biraz kanlı ve gergin parçaları birazcıkta kan? Evet harika sanat eserleri olurlardı.

Rehberler arasında görüş alanıma giren adamla sırıttım önümde ki fosile odaklandım. Uzun dişler ve büyük gövdeli vücut. Hayvan avlarının büyük ihtimalle başlarından aşağı geçirip avlıyordu. Kurtlar gibi atik bir yapı kemiklerine değil daha kalın kemiklere sahiplerdi. Bu da boğazlarına saldırmadığının diğer kanıtı saylabilir.

Fosilin dişlerini incelerken yanıma yaklaşan ayak sesleriyle güldüm kendi kendime.

"Atik değil büyük ihtimalle kurbanların göğüs veya kafalarına denk gelicek bir avlanma şekili omalı. Kemik yapısı kalın hareket alanında yavaş sayılır bu da kendinden büyük hayvanlara pek bulaşmadığını gösterir..."

 Tam yanımda duran Randall Tier'a güldüm. Adam gözlerime kenetleenmiş bir şekildeydi. Gözler gerçeğin aynasıdır göz bebeklerinde ki büyüme merak duygusunu kabarttığımı gösterir.

Elimi uzatıp gülümsedim.

"Themis Jusca. Merhabalar..."

İsim kartına bakıp sabahtan beri aklımda olan ismi söyledim.

KaamosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin