Gözlerimi araladığımda boğazımda ve sırtımda bir ağrı vardı, gözlerimin bulanıklığı gitsin diye birkaç kez kırpıştırdım. Yanımda bir hareketlilik sezince bakışlarım oraya yöneldi.
"Kerem, nerdeyim? Ne zamandır uyuyorum? Beni kim vurdu?" Diye sorularımı sıralamıştım ki Kerem'in dağılmış hâli gözüme çarptı, göz altları mordu, bildiğiniz mosmor!
Saçları perişan bir hâlde yağlanmış ve dağılmıştı.
"Kerem... ne oldu sana?" Dedim şaşkın şaşkın, o da bana aynı şaşkınlık ve sevinçle bakıyordu, oturduğu koltuktan fırlarcasına kalktı ve ayak ucuma oturup aniden ellerimi kavradı.
"Yağmur... uyandın!" Dedi, ona şaşkınca baktım.
"Kerem ne oluyor? Kaç saattir uyuyorum ben?" Dediğimde yutkundu.
"Bir aydır uyuyordun Yağmur." Dedi, gözlerim irice açıldı.
"Ne?!" Diye bağırdım, bu mümkün değildi!
"N-nasıl? Ben nasıl bir aydır uyuyorum?!" Dedim, Kerem derin bir nefes aldı ve yanaklarımı avcunun içine hapsetti.
"Bunları düşünme şimdi, istersen bir yıkan, senden sonra bende gireceğim ve seni vuran piçin intikamını alacağım!" Dedi kararlı bir sesle, sırtımdaki ağrı biraz da olsa beni rahatsız ettiği için inledim.
"Ben... galiba bu hâldeyken duşa giremeyeceğim." Dediğimde Kerem duraksadı.
"Yardım etmemi ister misin?"
"Hayır! Yani... gerek yok, teş-" dememe kalmadan ayaklandı ve üzerimdeki örtüyü kaldırdı.
"Boş boş konuşmayı kes! Seni ben yıkayacağım." Diyince gözlerim irileşti.
"Hayır! Gerek yok Kerem saçmalama!" Dedim, ama Kerem beni yine umursamadı ve kucağına alarak odada bulunan banyoya getirdi, beni küvetin içine bırakınca kalkmaya çalıştım, ama hem sırtımdaki ağrı hemde Kerem'in omzuma koyduğu eli buna engel oldu.
"Yağmur sana isteğin dışında asla dokunmam! Rahat dur!" Dediğinde pes ettim ve üzerimdekileri çıkartmasına izin verdim, ama iç çamaşırlarımla kaldığımda titreyen sesimle konuşmaya başladım.
"Onlar kalsın lütfen." Dedim, Kerem bana cevap vermeden suyun sıcaklığını ayarladı ve beni yıkamaya başladı.
...
Sonunda Kerem duşa girdiğinde rahatlıkla üzerimi değiştirdim, duştayken Kerem'e rezil olmuştum galiba.
Regl olduğum için suya girdiğim an küvet kan olmuştu, Kerem baya korkmuştu ve benim durumu açıklayana kadar canım çıkmıştı.
Ama sonunda kendimi tertemiz hissediyordum ve sırtımdaki ağrı iyi durumdaydı.
İçeriye aniden giren annem ve babamla kalakaldım, rahat bir ifadeyle beni süzüyorlardı.
"Uyanmışsın." Dedi annem memnun olmamışçasına, babamın da bir farkı yoktu.
"Evet uyandım, yazık oldu. Benden kurtulamadınız!" Dediğim an içeriye Kerem girdi, neyse ki giyinikti.
"A-ah! O nasıl laf kızım? Ne demek kurtuldunuz? Canımızdan can gitti uyanmanı beklerken yavrum!" Diyen anneme Kerem ile göz devirdik.
"Kesin öyledir Gülten hanım, çıkın şimdi!" Dedi Kerem sert bir sesle, annem birkaç saniye sinirli sinirli baksa da bir şey demeden gittiler. Kerem'e minnettar bir bakış attım.
"Teşekkürler beni kurtardığın için." Diye mırıldandım.
"Artık eve gidebilir miyiz?" Dedim, bu yatağa daha fazla yatmak istemiyordum. Kerem sadece kafa salladı
Yarım saat sonra arabaya binmiştik ve eve gidiyorduk.
Kerem yine eski hâline dönmüştü, hem davranış olarak, hemde görünüş olarak.
"Bana pamuk şeker alır mısın?" Diye aniden soruverdim, beklediğimin aksine güldü.
"Pamuk şeker mi? Onuda nerden çıkarttın?" Dedi, bende gülümsedim.
"Canım çekti bir anda, lütfen." Diyerek dudak büktüm. Kerem ilk önce dudaklarıma baktı ve geçende de olduğu gibi suratı duvara döndü.
"Tamam alacağım." Diyince mutlulukla kıkırdadım, o esnada da 'tam bir bebek' diye mırıldandığını duymuştum.
Bir yerde durup pamuk şekeri aldıktan sonra nihayet eve gelebilmiştik, Kerem'in yardımıyla eve girdikten sonra mutlulukla koltuğa oturmuş ve pamuk şekerimi yemeye başlamıştım.
"Kerem bana televizyon açar mısın?" Dediğimde Kerem birkaç saniye gözleriyle kumandayı aradı, sonunda bulduğun hızla ilerleyip açtı
"Cartoon Network istiyorum!" Dedim, galiba cidden bir çocuktum ben.
Kerem yine gülmekle yetinip istediğimi açtı, kral şakir vardı!
Heyecanla gözlerimi diktiğimde Kerem de yanıma oturmuş telefonuyla oynuyordu.
...
Pamuk şekerim bittiği için üzülürken yine dudak büktüm, regl dönemimi uyuyarak geçirmiş olsam bile hâlâ bitmemişti, çikolata istiyordum ben!
"Kerem çikolata!" Dedim, Kerem başını telefondan kaldırdı ve çatık kaşlarla bana baktı.
"Amma çok yiyorsun! Bırak çikolatayı, yeterince şişkosun zaten." Diyince üzüldüm. Suratımın asıldığını fark edince öfledi ve bana çikolata getirmek için ayaklandı.
"Boş ver, istemiyorum çikolata filan!" Dedim ve koşar adım odaya girdim, gıcık! Budala! Bana şişko dedi!
Sinirle yatağa oturdum, o değilde çikolatayı yeseydim keşke.
Düşündüğüm şeye bir kez daha sinir oldum, şişko muydum cidden?
Odanın kapısı aniden açılınca sıçradım, Kerem çatık kaşlarla içeriye girdi ve yanıma oturdu.
"Sen alındın değil mi?"
"Ne alaka?! Ben sana niye alınayım?!" Dedim sertçe.
"Belli ki alındın, şişko demek istememiştim, ayrıca öyle olmadığını aynaya bakarak fark edebilirdin." Diyince ona sertçe baktım.
"Şişko olmadığını bilmek başka, söylemesi başka!" Dedim yine dişlerimin arasından, Kerem ofladı.
"Tamam Yağmur! Abartma lütfen." Dediğinde konuyu uzatmamak adına sustum, aniden önümde sallanan eti karam çikolatası görünce ağzım sulandı.
"Yiyecek misin?" Diyince yutkundum
"Elbette!" Diyip elinden sertçe çektim ve yemeye başladım, Kerem ise sadece beni izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴘsɪᴋᴏᴘᴀᴛ[Bitti]
Science FictionZORLA EVLİLİK VARDIR, ONA GÖRE OKUYUN. Umursamaz tavrı beni sinirlendirmişti, babamın götünden resmen ter akıyordu. Kapıyı kapattı ve stresle bana baktı, bende ona baktım. "Bu adamla seni evlendirmek zorundayım Yağmur, bu adama karşı çok dikkatli ol...