1/Keşke Beni Daha Az Anlayıp Daha Çok Sevseydin

2.4K 94 32
                                    

Henry The Lee- Keşke Beni Daha Az Anlayıp Daha Çok Sevseydin

tr/st- Dressed For Space

-1, Keşke Beni Daha Az Anlayıp Daha Çok Sevseydin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-1, Keşke Beni Daha Az Anlayıp Daha Çok Sevseydin

Anahtarı kilit yerinde ikinci çevirişimin ardından gelen tık sesi ve korkunç şiddette gürleyen gök eş zamanlı oldu. Karanlık hole bir adım atarak kapıyı topuğumla ittirdim. Üstümdeki lacivert yağmurluğun kapüşonunu indirdiğimde rüzgarın acımasızca dağıttığı saçlarım günyüzüne çıktılar. Işığı açmaya gerek duymadan hiçbir köşesinde ışık huzmesi bulunmayan evin içinde karanlığa rağmen salona kadar yürüyebildim.

Burnuma gelen tanıdık keskin koku birkaç saniye genzimi yaktı ve alışık kalmaya devam etti.

Girişteki basamakların başında durup dağınık odada bir bedeni aradım. Bir sesi, bir nefesi. Annemi.

İkili koltuğun beyaz koca yastığının üzerinde savrukça dağılmış siyah saç tellerinin oluşturduğu kalabalığı gördüm. Ardından bir hıçkırık sesi duydum, duyabileceği bir sesle soluklandım.

"Anne?"

O kadar da istekli olmayan birkaç adımda annemin koltukta uzanan halsiz bedenine ve perişan haline boş boş baktım.

Tekrar hıçkırmasıyla kucağındaki bira şişesi bedeninin üstünden yağ gibi kaydı, zemin üzerinde yuvarlandı ve ayaklarımın dibinde durduğunda içindeki birkaç yudumluk içkiyi de döktü.

"İlaçlarını ne zaman aldın? Bunları ilaç alırken kullanmaman gerektiğini bilmiyor musun?"

Çantamı yere bıraktım ve ardından eğilip boş şişelere ait siyah poşeti çöpleri doldurmak için elime aldım.

Gözleri boş bakışlarla camdan dışarıyı seyretmeye devam ediyordu.

"İlaç almadım." diye fısıldadı ve avucundaki şişeden biraz daha yudumlandı.

En azından midesini biraz daha kahretmemiş olması iyi haberdi.

"Kahve yapacağım sana. Ardından bir duşa girersin, yemeğin hazır olmuş olur o sırada. İlaçlarını da yarın sabah alırsın. Sorun olmaz herhalde, doktoruna danışmak gerekiyor mu?"

Beni duyduğundan emindim ama anladığından, meçhul.

Şişeler ve izmaritlerle doldurduğum poşeti bir kenara koyup çantamın ön gözünden ıslak mendil paketini çıkardım.

"Beni rahat bırak."

Dökülmüş küllüğü kaldırıp masayı mendille bir güzel sildim. İçi oyuk gri dairenin bu kadar izmariti taşıyamıyor olması şaşırtıcı değildi. Kaç saattir içiyordu?

"Yukarı çıkacak halin yoksa yardımcı olabilirim. Kalkar mısın, toparlanmalısın. Anne?"

Sesim canını sıkıyor olmalı ki nefesleri hızlandı.

Bira ve BalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin