Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-3, Tekrar Tekrar Yaktım ve Hep Söndürdüm
Yüzümün her zerresinde, kapalı gözlerime rağmen parlaklığını netlikle seçebildiğim güneşin yakıcılığını hissediyordum. Pencerenin önünde, eski bir sandalyenin üzerinde ayaklarımı tozlu bir masanın üzerinde uzatmış dinleniyordum ve bugün özel günü olan gökyüzündeki sarı topun kızgınlığından nasibimi alıyordum. Eteğimin oturuşumdan dolayı daha da açılmasıyla açıkta kalan dizlerim tıpkı suratım kadar sıcaktı.
Kulağıma kulaklıklarım sayesinde ulaşan şarkının bitmesi ve listemdeki yeni şarkının açılması için oluşan saniyelik boşlukta bahçeden gelen birbirine karışmış, neyin ne olduğu ayırt edilemeyen sesleri en üst katta olmama rağmen işittim. Oysaki pencere açık bile değildi. Umursamadan yerimde yayılmaya devam ettim, aşağıda beni meraklandıran bir şey yoktu.
Öğle arasındaydık.
Ve ben yaklaşık üç aydır olduğu gibi elli dakikalık boşluğumu doldurmak için kendime bir delik seçmiştim. Bugün, kullanılmayan eski birkaç masanın ve mezun öğrencilerden kalan önemi kalmamış ödevlerle kullanılmayan bir fotokopi makinasının olduğu çatı katındaki odadaydım. Burada rahatsız edilmem neredeyse imkansızdı, uğrarsa arada bir temizlik görevlileri uğrardı ama onlar da beni burada görmeye alışkın olduklarından sorgulamazlardı.
Arkadaşım yoktu, yakın sayılabileceğim kimse yine yoktu ve anlaşabildiğim insan sayısı da bir elin parmağını geçmemekteydi. Sorun olarak görmüyordum, yalnız kalmak benim için rahatsız olacağım bir durum değildi. Çevremde az kişinin olması bir bakımdan da benim seçimim denilebilirdi. Son senemi geçirmek adına geldiğim yeni bir okulda aralarına katılmak gibi isteğim hiç olmamıştı. Fikrimce, nerede az insan orada huzurdu.
Bir şarkının daha bitmesinin ardından oluşmuş o boşlukta işittiğim yoğun gürültüyle yüzümü buruşturdum. Dışarıdakilerin kanı gerçekten fena kaynıyordu. Umursamadan yeni açılmış şarkının sözlerini mırıldanıp topuğumu masaya ritimli vururken gürültülü bir kapı çarpmasıyla duraksadım. Gözlerimi açıp kulaklığın tekini çıkardığımda şiddetli şekilde tüm okulu sarsan yangın alarmıyla ayaklarımı masadan indirdim. Yerimden kalkarak pencereye yaklaştım ve aşağıda topluluk oluşturmuş öğrencilerle onların arasına koşarak katılanları gördüm.
Kulaklarımı patlatacak kadar gürültülü yangın alarmı sustuğunda hızlı davranarak fotokopi odasından seri adımlarla çıktım. Koridorlar bomboştu, herkes bahçede toplanmıştı.
Yangın yoktu, bu olay bu sene tekrarlanan üçüncüydü. Birisi bu komik olmayan şakadan sıkılmamış, yangın alarmını yok yere üçüncü kez çalıştırmıştı. Öğretmenler gibi tüm öğrencilerde yangın olmadığının farkındaydı fakat yaşanan karmaşa hepsinin hoşuna gidiyor gibiydi.