Sena Şener- Ölsem
Suffle- İyi Değilim
Meg Myers- Heart Heart Head-14, Ölünün Sessizliği
Sokak lambaları zamanları dolduğu an ışıklarını kapattığında henüz tamamen aydınlanmamış havanın boğuk, usul usul ton değiştiren maviliği altında bırakmıştı yeryüzünü. Gün kendine özel yavaşlığıyla ağardığı esnada yanağımı yasladığım yastığın yumuşaklığı göz kapaklarımı birbirlerine bastırmak için küçük bir hileydi sanki. Perdelerimin arasından içeri sızan hava çizdiği yolun sonunda yüzüme vurdu, alnıma dökülmüş saç tellerimden bazıları hareket etti.
Gözlerim son gücünü de yitirmeden önce pencerenin ardındaki sokağa baktı, dudaklarımdaki silik tebessüm orada olmaktan rahatsız değildi. Bir düşü andıran görüntülerin tümü zihnimin ortasında sahnelenerek henüz yeni ritimlerini düzenlemiş kalbimi tekrar çalkaladığında gözbebeklerimin üzerini örttüm ve yüzümü yastığıma bastırdım.
Saatler öncesinde bir barın arka sokağında, dudaklarıma bastırılan yabancı dudakların altında kalbimin küle dönüşmesinden sonra kendimi bana ait farklı bir ruhun içinde dört dönüyor hissediyordum. Yalın ayak yürüdüğüm ateşin üzerinde canım yanmamıştı çünkü beni kollarımdan tutan Korhan'dı. Beni öptüğünde, o çıkardığımız küçük kıvılcımların tenimi ne derece yaktığı yine önemsizdi çünkü sırtımdaki kolların sahibi Korhan'dı. Hislerimin beni içine attığı bu tufanı kontrol edemiyordum, bileklerimdeki güç henüz o kadar yeterli değildi.
Onun, benim bu küçük hayatıma girmesi ansızın olmuştu. Bir grup gencin arasına katıldığımda onlardan birinin hislerimin canlanmasına sebep olacağını bilmiyordum, o vagonda oyunun sonlanmasını beklediğimiz sırada ikimizin de bu hikayenin başrolü olacağımızı asla tahmin etmediğinden emindim. Gözlerim kapandı, yatağımın üzerinde bedenimin arınmasını beklemediğim heyecanla uykunun kollarına yürümesini bekledim.
Cumartesi sabahını geride bırakmıştım, uyumadan önce yastığımın yanına bıraktığım telefonumun gürültülü sesini kulaklarımın hizasında duymaya başladığımda yüzümü buruşturdum ve parmaklarımı yorganın altına sokarak telefonumu aradım. Akşamın karanlığı odamın içerisine usul usul yerleşmeye başladığı için telefonumun parlaklığı siyaha alışmış gözlerimi acıttı. Aramayı yanıtladığım sırada parmaklarımı göz parmaklarıma bastırıyordum.
"Efendim baba?"
"Tanya, evde misin?" diye soruma karşılık bir soru yönettiğinde onu onayladım.
"Evet."
"Güzel, sana ihtiyacım var kızım. Birkaç saatliğine Efe'nin yanında olmalısın, tek başına kalamıyor. Nihal'in babası biraz önce hastaneye kaldırılmış, çocuğu yanımızda götüremeyiz."
Sesindeki endişe ve acelenin yanında arabadakilerin sakinliği için gerekli olan kontrol de vardı. Babamın sesi yeniden duyulduğunda benimle değil muhtemelen perişan hâlde olan eşiyle konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bira ve Bal
ChickLitbana ihtiyacı var, kraliyet tilkisi gibi, o benim için üzgünmüş gibi.