Multimedia:Samet
Bu bölüm; bölüm için bana sürekli fikir veren ve destekleyen okuyucum Ebrar Nur Bilge için ^^
Bölümü okurken multimedia'da ki müziği dinlemenizi tavsiye ederim (:
Başımın ağrıması İstanbul'un sıcaklığı ile uyanırken alarmımım çalmaması için kapamayı ihmal etmemiştim. Günlerden cumartesiydi ve okulun olmaması beni en çok mutlu eden şeyler arasındaydı.
Başım yer çekiminden bin kat daha fazla etkileniyordu, başımı yastığa tekrar koyarken neden erken kalktığımı düşünüp kendime saydırdım.
Üzerim de ki ağırlık bir kez daha hafiflerken iş bulma konusunu bugün halledeceğime dair kendime söz verdim. Başımın hafif ağrısı yavaş yavaş geçerken artık yataktan çıkmam gerektiğini kendime söyleyip yatakta doğruldum.
Yatakta etrafa gözlerim kısık bir şekilde uyku pozisyonu hâlinde etrafa bakarken kapının tıklanması ile yönümü kapıya çevirdim. "Geell" deyişimle odayı Melek'in böğürtlen kokusu doldurdu. Melek'in özelliklerinden öğrendiğim diğer bir şey ise Melek'in parfümlerini çok az değiştirdiğiydi. Genel olarak böğürtlen kokusunu beğeniyordu. Ben de böğürtlen kokusunu beğenmeme rağmen çilek kokusunu daha çok seviyordum.
Güneşin bunaltıcı ışınlarına mağruz kalarak Melek'e gülümsemeye çalışarak "Günaydın"dedim. Melek'te bana elleri belinde kızmış anne modunda " Sana da günaydın uyuşuk hadi kalkta kahvaltı hazırlayalım,biraz da senin elinden yapalım kahvaltımızı." dedi ve elleri belin de bana bakmaya devam etti.
"Tamam tamam bugün de benden olsun o zaman." dedim ve içimde tarif edemediğim mutluluk ile dün gece rezil olduğum ama bence çok tatlı olan pijamalarımla zıplayarak lavobaya gittim. Arkadan Melek'in gülme seslerini duyduğum da ne kadar komik durduğumu anladım. Fakat nedense umrumda değildi. Elime soğuk suyu doldurarak yüzüme çarptım.
Soğuk suyun çenemden boynuma kadar ilerleyişini aynada izlerken buraya ne kadar da fazla alıştığımı ve hiç hissetmediğim duyguları hissettiğimi fark ettim.
Bedenim soğuk su ile gevşerken rahatladığımı hissederek ikinci defa elime doldurduğum suyu tekrar yüzüme çarptım. Yatağımda ki yumuşaklığı aratmayacak derecede yumuşak olan havluyla yüzümü kurularken kafamda ki şeyden kurtulmam gerektiği kanısına vardım. Kahvaltıdan sonra ek bilgi olarak bunu aklıma not ettim. Mutfağa doğru yürürken kahvaltıda ne yapabileceğimi düşündüm.
Melek'e yemek ve ya kahvaltı konusunda benim de ne kadar iyi olduğumu ispatlamak istiyordum. Sonuçta Trabzon'da iken evin tüm işini ben yaptığım için her şeyi neredeyse biliyordum.
Kendi usulümüze göre kafamda bir şeyler bulmaya çalışırken aklıma nefis lezzetlerin gelmesi ile mutfakta çayı koyan Melek'i salona kovdum. "Ne oluyor yavru bir dur yavaş " diye Melek sitem ederken bende onun kıçına vurarak itekliyordum. "Hadi kızım hadi bu bölge benim biraz sonra parmaklarını yalayacaksın." dedim ve Melek'i sonun da salona iteklemeyi başararak mutfağa geçtim. Evet,şimdi Berru ve Trabzon'u yaşatmaya çalıştığı mutfak diyerek ihtiyacım olan malzemeleri tezgahın üzerine koydum.
Elime aldığım tavaya bir yemek kaşığı tereyağını eritmekle başladım işe,eriyen tereyağının üzerine mısır ununu katarak,mısır ununun pembeleşinceye kadar kavurmaya devam ettim.Un pembeleşince üzerine azar azar ılık su ilave ederek pişirmeye devam ettim.
Uzun bir aradan sonra özlemini çektiğim Trabzon kokusu sanki şu anda İstanbul'da kokuyordu. Bu durum beni daha fazla kahvaltıya teşvik etmişti. Tavada ki mısır ununun katılaşmasıyla peynirleri ilave ettim ve biraz daha pişirmeye devam ettim. Kuymak'a asıl tadını veren Trabzon peyniri olduğu için dolapta bulduğum benim için altın değerinde olan Trabzon peynirini hiç düşünmeden tavaya ilave etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OROPA
Chick-LitGüvendiği insanlar tarafından iftiraya uğramış ve hayâllerle dolu bir kızın aşık olduğu şehirden ayrılış hikâyesi bu. Girdiği durumlar onun vicdanını yok edemeyecek, o her defasında daha güçlü bir şekilde ayağa kalkacak. Yeniden doğmanın mümkünâtını...