Min-Woo Jimin'i öptüğünde Jungkook kıpırdayamadı, boğazı düğümlendi. Onu böylesine severken dudakları başka birinin dudaklarına değmişti. Bunu kendi gözleriyle görmek canını yakmıştı, Min-Woo ona yaklaşırken veya eğilip o güzel dudaklarını öperken hiçbir şey yapamıyordu.
Gözlerinin ne zaman dolduğunu bile anlayamamış, etraftaki her şeyden soyutlanmış gibi hissediyordu.
Canı acıyordu, canı çok acıyordu.
Onu kendine getiren şey Jimin'in çekilip Min-Woo'nun suratına yumruk atması oldu.
"SEN KENDİNİ NE ZANNEDİYORSUN?!" diye bağırdı etraftaki insanların bakmasını umursamadan. "HANGİ HAKLA BENİ ÖPERSİN?!"
"Jimin-"
"SANA ARKADAŞÇA YAKLAŞAN BİRİNE KARŞI NASIL BU KADAR DÜŞÜNCESİZ OLABİLİRSİN?!"
Jungkook saniyeler içinde toparlanıp elindeki kaskı daha sıkı tutarak önündeki çitlerden atlayıp koştu, yeterince yaklaştığında kaskı Min-Woo'nun karnına doğru fırlatıp onu düşürdüğünde "Siktim belanı!" dedi ve üstüne çıkıp yüzüne ardı ardına yumruklar indirmeye başladı.
Jimin nereden geldiğini anlayamadığı Jungkook'a şok içinde baktı birkaç saniye, alışveriş merkezinin güvenlikleri gelip Jungkook'u çekmeye çalışınca Jimin de toparlanıp Jungkook'un kolunu tuttu.
"Jungkook bırak, gidelim lütfen!"dedi panikle ama Jungkook onu duymamıştı "Jungkook lütfen bırak, başına bela olur, bırak!" dedi bu sefer elini tutarak, Jungkook Jimin'in küçük eli kendi elini sıkı sıkı tuttuğunda durdu, nefes nefese kalmıştı.
Min-Woo'nun yakasını tiksinir gibi iterek bıraktıktan sonra yerden kaskını aldı. Jimin'in elini tutup güvenlik görevlilerinden huzursuzluk çıkardığı için özür diledi ve suratını kan içinde bıraktığı Min-Woo'ya dönüp tekrar bakmadan veya işlem başlatmaları gerektiğini söyleyen görevlileri umursamadan Jimin'i peşinden sürükleyerek motoruna doğru ilerledi.
İkisi de konuşmuyordu, Jungkook'un öfkesini bir adım gerisinde duruyorken, Jungkook onun elini nazikçe kavramışken bile hissedebiliyordu.
Motorun yanına varınca Jimin'e baktı, dağılmış görünüyordu, hayal kırıklığı, korku ve üzüntü vardı güzel bebeğinin gözlerinde. Yine de bir şey söylemeden kaskı Jimin'in kafasına takıp onu motora bindirdikten sonra kendi de bindi.
Nereye sürdüğünü bilmiyordu ama eve gitmediği kesindi, önce Jimin'in iyi olduğuna emin olmalıydı.
Jimin kaskın altında saklanan yüzünü Jungkook'un sırtına yaslayıp dolan gözlerini sımsıkı kapattı, ağlamak istemiyordu.
Jungkook uzun süren bir yolculuğun ardından motorunu kenara park etti, Han Nehri'ne bakan kuytu bir parka gelmişlerdi.
Motordan inip kaskı Jimin'in başından çıkarıp koluna astıktan sonra Jimin'in güzel saçlarını düzeltti usulca, hâlâ çok sinirli hissediyordu, hırsını alamamıştı ama şu an onun için önemli olan Jimin'iydi.
Ona hafifçe gülümseyip elini tuttu tekrar ve nehre bakan banklara doğru ilerledi, etrafta pek kimse yoktu, Jimin burada rahat edebilirdi.
Oturup onu da yanına çektikten sonra bir süre sessizce karanlıkta ışıklandırmalarla parıldayan nehri izlediler.
Jungkook hâlâ Jimin'in elini bırakmamıştı, Jimin o an orada olduğu için kendini kötü hissediyordu, hâlâ birbirine yaslı duran avuçlarını hissettikçe içi parçalanıyordu, böyle olmamalıydı.
Dudaklarından kaçan bir hıçkırıkla Jungkook ona iyice yaklaşıp kolunu omzuna atarak göğsüne yaslanmasını sağladı.
"Eğer canın çok acıyorsa, ağlamakta sorun yok. Ağla güzelim."dedi saçlarına öpücükler bırakırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiss n Run|Jikook
أدب الهواةKaçamak bakışlar, sessiz iç çekişler eşliğinde incitmekten korkarak seviyordu onu. Bilmese de olurdu yanında kalıp ona gülümsemesi, onunla oyunlar oynaması, film ve dizi gecelerinde sadece ona zaman ayırması yeterliydi. Ara ara sarılsa yeterliydi, J...