"Koca Çınar Bir Kök Daha Saldı Toprağa..."

444 105 38
                                    

2015 – İstanbul


Saat sabahın dördüydü ve ben yatağımın üstünde gün içinde yaşadığım adrenalin dolu saatler sonucunda üstüme yapışmış olan jean pantolonum ve siyah bluzum ile sere serpe uzanıyordum. Stilettolarımla tüm gün üzerlerinde durduğum ayaklarım bana isyan edercesine sızlıyorlardı. Ama şuan kesinlikle önceliğim onlar değildi.

Yeni yaşantıma başlarken klasik bir hayata sahip olacağımı düşünüyordum.  Ama gün içinde olanları düşününce içim ürperiyordu. Sarışın bir kokonayla kavga etmiş ve tüm okulun gözünde popüler kıza kafa tutan cesur kız haline gelmiş, arabanın altında kalmaktan son anda kurtarılmış, tacize uğramış ve tüm bunlar yetmezmiş gibi tehlikeli bir yarışın ortasında kalmıştım. Aa tabii birde kardeşimin herkesin ona 'Azrail' diye hitab ettiği bir çevresi olduğunu öğrenmemi saymıyordum bile ! Orada bulunan o abuk insanların 'Azrail'in kardeşi mi varmış?' derken neyden bahsettiklerini şimdi anlamıştım.

Arabada gelirken Ozan'la hiç konuşmamış olmamız bu konunun üstünü kapatabileceği anlamına gelmiyordu. Orada yaşadığımız her saniyenin açıklamasını istiyordum.

Vücudum yorgunluğunu belli etmek istercesine göz kapaklarımı zorlarken daha fazla direnmedim. Duş almayı yarın sabaha erteleyip, çok sevdiğim Hello Kitty'li pembe pijamalarımı giyerek yatağıma girmiştim. Yirmi yaşındaki insanlarda Hello Kitty'li pijama giyebilirlerdi. En azından ben giyerdim. İpek kumaşlardan tasarlanmış tek parça gecelikler benim tarzım değildi. Yetmiş yaşına geldiğimde bile bu rahatlığımdan vazgeçmeyeceğimi düşünerek o zamanı şuan ki pijamalarımla hayal edince, bu düşünceme kendim bile kıkırdamıştım.

Kuş tüyü yastığım ve lateks yatağımında verdiği rahatlıkla uykunun kollarına kendimi teslim etmiştim.

-

"Senin benim evimin önünde ne işin var?!" diye cırlamıştım. Sabah kahvaltı öncesinde sahilde yürüyüş yapmak istemiştim ve kapıdan çıktığım gibi gördüğüm ilk kişi nam-ı diğer Kral'dan başkası değildi ! Dün yarışta kullandığı Pagani Zonda'sını kullanmak yerine Lamborghini Urus'la gelmişti. Bu arabadan dünyada sadece 3 tane vardı ve biri de bu dengesizin altındaydı öyle mi ?

Muhteşem arabasına yaslanmıştı ve elinde beyaz papatyalardan oluşan bir buketle bana bakıyordu. Üstünde ki koyu kot rengi gömlek ve siyah pantolonla oldukça etkileyici gözüküyordu ama tabi ki konumuz şuan da onun yakışıklılığı değil !

Onu burdan göndermek adına zaten aramızda az bulunan mesafeyi birkaç adım atarak kapatmıştım. Eğer Ozan görürse kavga çıkabilirdi ve ben daha fazla kardeşimle bu konu için yüz göz olmak istemiyordum.

"Seni görmek için geldim." deyip gülümsemişti ve o güzel gamzesi yine kendini belli etmişti.

'Beni.görmek.için.gelmişti.' Beynim bu cümleyi ilk başta algılayamadığı için kabullenmek ister gibi heceleyerek düşünmüştüm.

"Benim için mi geldin." Bu ona yöneltilen bir sorudan çok kendimi ikna etmek için söylenmiş bir cümle gibi çıkmıştı ağzımdan. "Evet senin için. Dün çok korkmuş gözüküyordun." dediğinde elindeki papatya demetini uzatıp "Buda senin için." demişti.

"Ben gerçekten anlam veremiyorum. Sen dün önce hayatımı kurtardın. Sonra da benim hayatımı tehlikeye attın. Şimdi ise ellerinde çiçeklerle kapımda duruyorsun. Bu dengesizliğin kafamı karıştırıyor. Kimsin sen ? Ne istiyorsun benden ?"

Şaşkınlığımın da verdiği heyecanla beraber düşüncelerimi tek nefeste söylemiştim. Ben bunları söylerken o gülümsemeye devam etmişti ve konuşmam bittiği anda gür bir kahkaha patlatmıştı. Kafasını geriye atarken ki gülüşü, inci gibi bembeyaz dişleri, rampa şeklinde arkaya doğru yatırdığı saçlarıyla tam da ona yakıştırdığım lakabı yansıtıyordu şuan da. Bu adam kesinlikle Zeus'un ikiziydi !

ADI YOK HALA #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin