2. Bölüm ~Karşılaşma~

175 10 0
                                    

🦋

Akşama kadar odamdan çıkmamıştım. Zaten telefon geldiğinde saat altıya geliyordu. Şuan ise saat yediydi ve bir saat sonra mekanda olmalıydım. Bizimkilere ne dicektim hiç bir fikrim yoktu. Arkadaşıma gidiyorum desem benim onlardan başka arkadaşımın olmadığını biliyorlar. Hava almaya çıkıcam desem kesin içlerinden birisi peşime takılırdı. Evden kaçsam uyumaları gerekiyor ve bu saatte hiçbiri uyumaz. Offf.

Oturduğum yerden kalkıp spor çantamın içine yedek kıyafet ve ilaçlarımı koydum. Telefonumu da içine koyup dolabımdan kıyafetlerimi aldım. Üzerime siyah crop, altıma siyah bol eşofman, üstüne bol siyah ceketimi giyindim. Saçlarımı açık bırakıp çantamı da alıp aşşağı indim.

Hepsi salonda oturmuş birşeylerle uğraşıyorlardı. Saatime baktığımda yedi buçuğa geliyordu. Acele etmem gerekiyordu. Bizimkilerin karşısına geçtim. "Gençlik ben dışarı çıkıyorum spora gidicem haberiniz olsun. Ararsanız açamayabilirim." Hiçbirinin konuşmasına fırsat vermeden evden çıkıp garajdan motorumu aldım. Motora bindiğim gibi hızla sürmeye başladım.

Mekanın önüne geldiğimde motoru bir yere park edip inmiştim. İçeri girdiğimde çok doluydu.

Burası 2 kattan oluşuyordu ama Ender piçinin adamlarından başka kimse bilmiyordu. Giriş katı bar şeklindeydi. Arka tarafa geçtiğinizde içkilerin konulduğu bir depo tarzı yer vardı ama tabi dışarıdan bakan birisi öyle sanıyordu. Gizli bir kapı vardı içeride ordan girince sizi alt kata indiren bir asansör vardı. Asıl pis işleri bu bölümde yapılıyordu. Kumar mı dersiniz kafes dövüşleri mi dersiniz ne ararsanız burdaydı.

Kartımı çıkartıp asansöre okuttuğum gibi aşşağı kata inmiştim. Tam vaktinde gelmiştim. Bazı korumalar beni görünce başlarıyla selam vermişlerdi. Ender' in odasına geldiğimde kapının önündeki iki korumalara selam verip içeri girdim. Buradaki herkes beni tanırdı ama gerçek ismimle değil. Burda soy adımı kullanırdım yani beni herkes 'Irmak' olarak bilirdi.

Odaya girdiğimde elinde içki ile oturan bir adet Ender vardı. Beni görünce yüzünde bir gülümseme oluşmuştu ama bu gülümseme sevgi barındıran bir gülümseme değildi.

"Vay vay vay. Kimleri görüyorum benim küçük ajanım gelmiş. Geç otur şöyle." Karşısına geçip oturdum. "Söz verdiğin gibi sadece bir yıl dayanırım. O bir yıl dolduğu an çeker giderim. Bir daha ne sen beni görürsün ne de ben seni." Dediğimde oturduğu yerde yayılmıştı. "İşime burnunu sokma benim küçük ajanım. Biz bir anlaşma yaptık mı yaptık. Şimdi odana gidiyosun ve karşılaşma için hazırlanıyorsun. Yarım saat sonra başlıyor."

Oturduğum yerden kalkıp odadan çıktım. Her zaman ki odama geçip kapımı kitledim. İçimde bir gerginlik vardı. Çantamı bir kenara bırakıp içinden siyah şortumu ve siyah sporcu aletimi çıkartıp giydim. Saçımı tarayıp sıkı bir at kuyruğu yaptım. Saate baktığımda 10 dakikam kalmıştı.

Karşılaşma başlamak üzereydi odama iki tane koruma gelmişti. İkisi de ilk karşılaşmama çıktığım zamandan beri vardı. Odadan çıkıp karşılaşma salonuna geldiğimizde aşırı kalabalık olduğunu görmüştüm. En son 5 ay önce çıkmıştım karşılaşmaya. Beni gören insanlar 'Güneş'in ışığı' diye tezahürat ediyorlardı. Evet lakabım 'Güneş'in ışığı'ydı' bu lakabı her zamanki gibi Ender soysuzu bulmuştu. Ne kadar sevmesemde onaylamak zorundaydım.

Sunucu beni çağırınca dövüşün olucağı ringe girişimi yapmıştım. Sunucu rakibimin ismini söylediğinde ilk defa duymuştum. 'Aslan'ın yelesi' Demişti sunucu. Şuan şu durumda gülmemek için zor durmuştum. Aslan'ın yelesi ne lan. Neyse ki Ender' den daha kötü lakab bulanlar da varmış.

İkili Hayat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin