25. bölüm ~mavi kelebek~

31 2 0
                                    

🦋

Ölüm nedir?

Neden sonsuz yaşam yoktur?

İnsanlar sözler verirler. ‘Seni asla bırakmıcam’ derler ama ölüm onları bizden alır. Bize bir seçim hakkı vermeden anında alır hem de. Bir saniyelik şey ile bütün hayatımız değişir ölümle. Dakikalar önce sesini duyduğumuz kişi birden gider. Sen ona veda bile edemezsin.

Son kez sarılmak, öpmek, sesini duymak istersin ama ölüm sana o hakkı vermez. Bazı şeylerin ise kaybettikten sonra değeri anlaşılır. İnsan o kadar bencildir ki yanındayken, ona sahipken değerini bilmezsin. Hor görürsün onu. Onunla geçireceğin güzel günler, saatler, dakikalar varken sen o zamanı boşa harcarsın.

İşte insanoğlunun kıymetini bilmediği bir şey daha. Neden zamanın varken onu güzel bir şekilde değerlendirmezsin ki. Hep var olacağını düşünürsün. ‘Aman boşver, daha bir sürü zamanımız var.’ Dersin ama yanılırsın.

Ölüm, kaybetmek midir yoksa unutulmak mı?

Sahi ölüm nedir?

Biz insanoğlu bu dört harfli kelimeyi sadece kaybediş olarak algılarız ama aslında öyle değildir. Bize bir şeylerin farkına varmamızı sağlar. Geride kalan şeyler için zamanımızın kısıtlı olduğunu bunun değerini bilmemizi öğretir.

Kanlı canlı bir şekilde yanımızda olan kişi o kara toprağın altına girdiğinde biter her şey. Kim ister ki sevdiği, değer verdiği insanı toprağa gömmeyi.
Hele ki o kanından, canından bir parçan ise.

O toprağı ilk üstüne atarken ki acıyı sadece yaşayanlar anlar. Orda nefes alamaz dersin. Karanlık orası, oksijen girmez ki hiç, dersin ama onun zaten nefes almadığını unutursun. Aklına geldiği an ise aynı yıkılışı tekrar tekrar yaşarsın.

Etrafındaki insanlar sana teselli sözleri söylerken senin aklında tek bir düşünce olur.

O beni bıraktı. Bizi bıraktı. Artık nefes almıyor..

Beyninde döner bu düşünceler. Kurtulamazsın asla. Her aklına geldiğinde için acır. Canından can gider.
Ondan geriye sadece anılar kalır.
Sesi gider. Gülüşü gider. Bakışları yok olur ama anılar kalır. Tabi sen o kişiyle güzel anılar biriktirdiysen.
    
        Elimdeki küreğe bakıyordum. Bana vermişlerdi son toprağı atmam için ama ben sadece bakıyordum. Gücüm yoktu ki. Nasıl atabilirdim ben o toprağı? Ayakta zor dururken nasıl yapabilirdim?

Omzumda bir el hissetmiştim. Baktığımda Uraz ve Araz abim vardı. Onlarda büyük bir yıkılış içindeydiler. Onlara da attırmışlardı topraktan. Yavaşça küreği kaldırıp toprağı yavaş bir şekilde bırakmıştım. Belki canı acırdı hızlı bırakırsam. Ben kıyamazdım ki ona. Onun ufacık bir canı yansa benim canımdan can giderdi.

Küreği yana bıraktıktan sonra bacaklarım daha fazla tutamadı bedenimi. Düştüm. Ellerim dizlerimde, bakışlarım toprağa dikilmiş olan tahta parçasındaydı.

ATLAS DEMİRCİ yazıyordu üstünde.

Doğum tarihi 19.02.1999

Ölüm tarihi 13. 10. 2023

Ben hala öylece oturup toprağa bakarken insanlar sırtımı sıvazlayıp ‘başın sağ olsun’ diyip gidiyorlardı. O kadar kolay değildi halbuki. Ölüm sadece bu üç kelimeyi sığdırmak değildi. İnsanların dilinde kalıplaşmıştı bu kelimeler. Tamam, yapacak bir şey yoktu ama yine de istemiyordum bu kelimeleri duymayı.

Nefes alamıyordum çünkü nefes alma nedenlerimden birisi şuan toprağın altındaydı.

Gitmişti herkes.

İkili Hayat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin