Elimdeki poşetlerle girdim eve. Sonunda tadilat bitmiş, gerekli temizlikler yapılmıştı ve eşyalarım yerleştirilmişti. Poşetleri kapının oraya bıraktım, şifonyerdeki tabağa arabanın ve evin anahtarlarını bırakıp dolaşmaya başladım. Önceden kapalı olan salonun artık duvarları yoktu. Diretk olarak mutfaga bakıyordu. Mutfak kapısının olduğu duvara genişçe bir boşluk açılmıstı. Ordan rahatlıkla salonu görebiliyordum.
Duvardan birkaç adım öteye yapılmış ada tezgaha baktım. Tezgahtan çok bir masa gibiydi. Mutfakta siyah ve ahşap renkleri hakimdi. Tam istedigim gibi! Mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldim ve yukarı çıktım. Üç oda, biri ebeveyn iki banyo vardı yukarıda. Zaten oralara ellememiştim. Yukarının mimarı tasarımı oldukça güzeldi.
Aşağı inip poşetleri aldım ve mutfağa geçtim. Evin tamamlandığına dair mesajı alınca ablamlardan çıkıp direkt markete gitmiştim. Poşetleri yavaş yavaş boşaltmaya başladım. Aldığım salam, sucuk, sosis, peynir ve kolaları dolaba koydum. Abur cubur çekmecesini açıp çikolata ve jelibonları boşalttım içine. Sağlıklı beslenen biri asla değilim.
Mutfakta işim bitince yukarı, banyolara çıktım. Tuvalet kağıtlarını lavabonun üzerindeki dolaba, deterjanları ise lavabonun altındaki dolaba yerleştirdim. Sıvı sabunluğa sabun doldurdum ve yanında duran katı sabınluğa da en sevdiğim sabunu koydum. Çok güzel kokuyor ne yapayım.
Sonunda eve aldıklarımı yerleştirmeyi bitirip kitaplığımın önünde duran koltuğa kendimi attım. Orta sehbada duran kumandayı alıp televizyondan Netflix'e girdim. Tabii ki 'Friends' izleyecektim. Ama önce patlamış mısır!
Hemen kalkıp mutfağa girdim. Tencere ve mısırı çıkarıp tencereyi ocağa koydum. Altını yakıp az bir şey yağ döktüm. Mısırı boşaltıp bir çay kaşığı tuz attım ve tencerenin kapağını kapatıp beklemeye başladık. Beş dakika sonra mısırım hazırdı.
Geniş kaseye mısırı koyup ağzıma birkaç tane atarak salona geçtim. Kumandanın orta tuşuna tıklayıp diziyi başlattım. Matthew Perry 90'larda çok yakışıklıymış. Aşık olmamak elde değil.
Art arda titremeye başlayan telefonumla diziyi durdurdum. Oğulcan'dan gelen mesajları bildirimden okuyorken yanlışlıkla tıklayıp mesajlaşmaya girmiştim. Hay anasını... Susmaz bu şimdi kırk saat. Tamam neyse önemli bir şeymiş dediğine göre.
ogiim🐝
ogiim🐝:alev
canim çabuk bakman gerek
önemlisiz:noldu ogi?
ogiim🐝:irfan
bana yazmış
senle konuşmak istiyomuşHoppalaa. Ne alaka şimdi bu? Aldattığı yetmiyor bide peşime mi düşecekti?
ogiim🐝
siz:sebep?
ogiim🐝:ne bileyim kızım
sormadım
bildirimden okudumsiz:sor bakiyim ne istiyomus serefsiz
oynadigi takimdan belli zaten hayir gelmicegi
ne akla hizmet ciktim ben bu cocuklaogiim🐝:orayı sana sormak lazım güzelim bana değil
siz:sus ogi ya
ayrica bizi sen tanistirmistin unutma😾
bi sey yazarsa haber ver bana
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elleri ellerime.aktürkoğlu
FanfictionSessiz sedasız ortalıktan kaybolmasının üzerinden iki yık geçtikten sonra tekrar dönmüştü Türkiye'ye. Ama bu defa her şey daha farklıydı, bu defa onun kalbini kazanmak daha zordu. Bitti sandığı hikayeye dönüp bir daha bakmamaya söz vermişti kendine...