"Manyak mısın sen?" koltukta bağdaş kurup yanımda oturan Taylan'a döndüm. Eve gelince üzerimi değiştirmemiştim. Hâlâ Kerem'in hırkasıyla oturuyordum. "Ya aman. Ne uzattınız canım sizde. Kafa dağıtalım dedik, ne var?"
"Ya sabır!" Oğulcan oturduğu tekli koltuktan kalkıp salonun karşısındaki mutfağa gitti. Salona bakan tezgahın üzerindeki sürahiden kendine büyük bir bardağa su doldurdu ve tek yudumda içti. "Ya of açım ben!"
Taylan'ın bir anda bağırmasıyla Oğulcan'da bende çatık kaşlarla Taylan'a baktık. "Ne? İçimde tutamadım." şapşal hareketlerine karşı gülmemi tutamadım daha fazla. Üçümüz beraber kahkaha attık.
Her anımda beni güldürmeyi başarabilmelerini çok seviyorum. Bana bir arkadaştan çok kardeş olmuştu ikisi de. Nasıl bu kadar yakın olduk bilmiyorum, ama iyi ki de olmuşuz.
Gülerek Taylan'ın yanından kalkıp mutfağa gittim. Oğulcan tezgaha yaslanmış beni izlerken ben buzdolabından annemin geçen gün gönderdiği sarma kabını çıkarıyordum.
Taylan dolaptan bir şey çıkardığımı görür görmez ışık hızında oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi ve sırıtarak dikilmeye başladı. Yüzüme gülümseme yerleşirken tepemde dikilmesini umursamadım.
Sarmaları kaptan çıkartmayıp direkt Taylan'la önüme koydum. Çekmeceden birer çatal çıkardım ve sarmalardan bir tanesine batırdım. Taylan ona vermem için ağzını açmıştı ama ben çataldaki sarmayı çoktan yemiştim.
Yavru köpek bakışlarını ağzımdaki lokmayla fark etmem üzerine Oğulcan gülmeye başladı. Hızla çatala yeni bir sarma batırıp Taylan'ın ağzına sokuşturdum. Daha sonra aynı çatalla bir sarma da Oğulcan'a yedirdim.
Beraber sarma yedikten sonra Oğulcan, Taylan'ı zorla evine götürdü. Burada kalmaları için ısrar etmiştim. Taylan her zamanki gibi kabul etse de Oğulcan 'sana yük olmayalım' diyip Taylan'la beraber gitti.
...
Arka kapıdan otoparka girdim. Ön kapıdaki taraftar topluluğla hiç uğraşamazdım şuan. Kapıya yakın boş bulduğum ilk yere park ettim arabamı. Arabadan inip kapıları kilitlediğim sırada ön kapıdan bir araba geldi.
Benim arabamın yanındaki boş yere arabasını park etti. Kim olduğunu hâlâ görememiştim ve merak ettiğim için arabanın yanından ayrılmamıştım.
Sürücü koltuğundan inen sarışınla gülümsedim. Taylan gelmişti. "Günaydın Antalyalı!" bagajdan çantasını alırken bana bakıp gülümsedi.
"Günaydın Sözcükte Anlam." ne dediğini anlamadım. 'Sözcükte Anlam' ne alaka? He soyadımla dalga geçiyor pislik!
Beraber asansöre yürürken koluna vurdum. Anlamam o kadar uzun sürmüştü siz tahmin edin.
(Çaktırmayın arabayla asansör arası beş adım)
Beraber gülüşerek tesise girdik. Taylan soyunma odasına geçerken bende sahaya geçtim. Babam bizimkilerin çalışmasını izliyordu. Beni görünce gülümsedi. Adımlarımı hızlandırıp yanına gittim. "Günaydın baba."
"Günaydın güzel kızım." saçlarımdan öptü ve kolunun altına aldı beni. Sahaya baktığımda Halil, Barış, Berkan ve Ömer abi sahanın bir ucundan öbür ucuna koşarak ısınma yapıyorlardı. Berkan beni görünce salak salak sırıtmaya başlayıp el salladı. Ona gülüp geri el salladığımda Halil ve Barış'ta bu tarafa baktı.
"Hadi git sen çalıştır bugün onları." dedi babam. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Normalde asla izin vermezdi buna. "Sen kimsin ve babama ne yaptın?" dediğime gülüştük ve beni kolunun altından çıkarıp sahaya itti. Babama gülüp öpücük attım ve Berkanların yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elleri ellerime.aktürkoğlu
FanfictionSessiz sedasız ortalıktan kaybolmasının üzerinden iki yık geçtikten sonra tekrar dönmüştü Türkiye'ye. Ama bu defa her şey daha farklıydı, bu defa onun kalbini kazanmak daha zordu. Bitti sandığı hikayeye dönüp bir daha bakmamaya söz vermişti kendine...