Yulaf kasemle beraber yanıma bir de kaşık alıp salona geçtim. Kendimi koltuğa bırakıp yulafı kucağıma koydum. Orta sehpadaki televizyon kumandasına uzanıp televizyonu açtığım sırada kapı çaldı. Tam rahatımı bulmuşken çalmasan şaşarım kapı!
Kucağımdaki kaseyi sehpaya bıraktım ve koltuktan kalktım. Ben kapıya giderken kapı tekrar çaldı. "Geldiim!" kapıyı açınca gördüğüm suratla yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. "Doru!" Dorukhan gilümseyerek bana bakıyordu.
Kucağına doğru atlayarak boynuna sarıldım ve bacaklarımı beline doladım. Dorukhan kahkaha atıp kollarını belime sardı. "Bende seni özledim Alvin'im ama içeri mi geçsek?" gülümseyerek Dorukhan'ın kucağından indim.
Doru ayakkabılarını çıkartıp içeri girdi. Lio her zamanki gibi Dorukhan'ı görür görmez havlayıp koşa koşa onun üzerine gitti. Dorukhan dizlerinin üzerine çöktü ve yanına gelen Lio'yu sevdi. "Aç mısın Doru? Kendime yulaf hazırlamıştım, sana da hazırlayabilirim."
Dorukhan, Lio'nun gıdısını kaşımaya devam ederken kafasını kaldırıp bana baktı. "Sağol canım ama gerek yok. Kahvaltımı yaptım ben."
"Soğuk sandviçle mi Doru?" Dorukhan kahkaha attı ve Lio'yu sevmeyi bırakıp doğruldu. "Hayır canım, uçağa binmeden yedim bir şeyler." yanağımdan makas alıp salona geçti.
Geçip benim az önce kalktığım köşeye oturdu. Pislik! Her bana geldiğinde bilerek benim oturduğum yere otururdu. Bu özelliği ne zaman değişecek merak ediyorum açıkcası.
Gidip mutfaktan bir kaşık aldım ve Dorukhan'ın yanına oturdum. Sehpanın üzerine koyduğum kaseyi alıp kucağıma yerkeştirdim. Kendi kaşığımı daldırıp bir lokma aldıktan sonra getirdiğim kaşığı da yulafa daldırdım ve Dorukhan'ın ağzına zorla teptim.
Benim evimde kimse yememezlik yapamaz. Bu yüzden bizimkiler bana 'anne' diyorlar. Hoş sadece bu yüzden değil, çoğu zaman onlara anneleriymişim gibi davranıyorum. Onlar da çocuk gibi davranıyor ben ne yapayım!
"Ee Kerem'le nasıl gidiyor?" Dorukhan'ın Kerem'le olanlardan haberi yok muydu? Ben Milli Takım kamplarında konuşmuşlardır diye düşünmüştüm. "Gitmiyor..."
Dorukhan kaşlarını çatıp bana döndü. "Ne demek 'gitmiyor'?" of'layıp Dorukhan'a döndüm. "İtalya'ya gittiğim günden beri konuşmuyoruz. Şimdi de haklı olarak bana ters davranıyor." gözlerim doluyordu.
Dorukhan beni kolları arasına alıp kafamı göğsüne yasladı ve saçlarıma bir öpücük kondurdu. "Siz yakında barışırsınız. Kerem bu, kıyamaz sana daha fazla."
"Umarım Doru..." Dorukhan'la uzun süre sohbet ettikten sonra işi olduğunu söyledi ve onu uğurladım. Bir süre daha evde oyandıktan sonra tesise gitmeye karar verdim.
...
Sarı-kırmızı bayrakların dalgalandığı tesise girdiğimde yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım. Burası resmen terapi gibi geliyor insana. Otoparka arabamı park ettikten sonra binaya girdim ve yönetim kısmına geçtim.
Babamın odasının kapısı kapalıydı. Girmeden önce bir kez tuklatıp babamdan ses bekledim. "Gel!" komutuyla beraber kapıyı açtım ve içeri girdim. Açıkcası Kerem'i odada görmeyi beklemiyordum. O yüzden gördüğümde bir süre duraksadım, sonra da geçip koltuklardan birine oturdum.
"Sizin neyiniz var?" odadaki sessizliği babam bozdu. Kaşlarım çatılırken Kerem'e dönüp bakmadım bile. "Alev döndüğünden beri doğru düzgün konuştuğunuzu bile görmedim. Kerem, senin de performansın düştü yine. Yeni toparlamıştın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elleri ellerime.aktürkoğlu
FanfictionSessiz sedasız ortalıktan kaybolmasının üzerinden iki yık geçtikten sonra tekrar dönmüştü Türkiye'ye. Ama bu defa her şey daha farklıydı, bu defa onun kalbini kazanmak daha zordu. Bitti sandığı hikayeye dönüp bir daha bakmamaya söz vermişti kendine...