Aden şarap bardaklarına kırmızı şarabı döktükten sonra orta sehpanın etrafına oturduk dördümüzde. Kısa bir sessizliğin ardından içimdekileri dökmeye başladım kızlara. "Kerem'i çok özlüyorum biliyor musunuz? Ama bana karşı olan sert tavrını ne yaparsam yapayım yumuşatamıyorum. Sinirli olmakta çok haklı, sonuçta yaptığım hiç doğru bir şey değildi. Ama ne bileyim..." sonlara doğru sesim titremeye başladı.
Arya yanıma gelip beni kolları arasına aldı. Gözlerimin altı çoktan yaşlarla dolmuş, tuzlu sıvı göz pınarlarımdan akmak için beni zorluyordu. Arya'nın sarılmasıyla onları serbest bıraktım. "Abimle konuşmamı ister misin?"
Olumsuz anlamda kafa salladım. Ne olursa olsun ilişkilerime üçünci bir kişiyi, bu en yakın arkadaşım ve aynı zamanda Kerem'in kız kardeşi olsa bile, asla sokmamaya karar vermiştim. İrfan'da yaptığım hatayı Kerem'de yapamazdım. O, kaybedemeyeceğim kadar değerli.
"Her şey eskisi gibi olsun istiyorum. Kerem'le önceden yaptığımız ne varsa yeniden yapalım istiyorum. Ama o daha benimle bırak sevgililiği bir daha yüzüme bile bakmak istemiyor." hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım. Anın verdiği etkiyle koca bardaktaki şarabı tek yudumda içtim.
"Hey hey hey! Yavaş ol kızım." İris önümden şarap bardağını alsa da umursamadım. Arya beni göğsünden ayırıp gözlerime baktı. "Yanılıyorsun Alev'im. Abim sen gittikten sonra neredeyse bir ay ne yataktan ne de evden çıktı, doğru düzgün bir şey yemedi. Annem çok endişelendi, hatta seninle irtibata geçmeyi düşündü. Ama sonra gitmenin belki bir nedeni vardır diye vazgeçti."
Arya şarabından büyük bir yudum aldı. "Ayrıca geçen gece uyurken senin adını sayıklıyordu. Bu, unuttuğunu söyleyen birinin yapacağı şey değil. He bir de, odasındaki fotoğraflarınız hâlâ duvarında asılı. Beraber yaptığınız panoyu, senin ona aldığın hediyelerin hiçbirini çöpe atmadı. Hepsi yerli yerinde ve oraya kimse elleyemiyor. Reyyan bile!" son dediğine istemsizce güldüm. Kerem küçük kız kardeşi Reyyan'a oldukça fazla değer veriyor. Tabii Arya'ya da öyle.
...
Kızlarla gülüşürken az kaldın elimdeki şarabı döküyordum. Bu kaçıncı bardağım inanın hiçbir fikrim yok. "Deliricem!" hepimiz en az yarım saattir durmadan gülüyorduk. Neye güldüğümüzü unutmuştuk o derece.
Arya biraz sarhoştu. Bünyesi alışık olmadığından iki bardaktan sonra gitti kız. Gülüşmelerimizi dindirmeyi başardığımız da birinin telefonu çalmaya başladı. Arya'nınkiydi ve Kerem arıyordu. Sanırım sıçtık...
Arya uzanıp telefonu açacakken eline vurdum ve ben açtım telefonu. "Alo?" hadi Alev güzel bir yalan bulman gerek. "Alev?" e kardeşini arayıp Fatih Terim'in kızının açması herkesin başıma gelen bir olay değil tabii şaşırır.
(alev ve egosu✊)
"Bir şey mi oldu Kerem?" Arya ağzını açıp konuşacakken kaş göz hareketi yaptım ve İris, Arya'nın ağzını kapadı. Eğer onun sesini duyarsa kötü olurdu. "Hayır sadece Arya'yı merak etmiştim. Evde yok da."
"He şey, Arya bende. Kızlarla beraber sohbet ediyoruz." yalan söylemiyordum şaun. Olan buydu.
"Anladım. Şuan nerede peki? Bir şey sormam gerekiyor da." hay ananı Kerem ya! "Lavaboya gitti. Biraz midesi bulandı." Aden girdi araya. Aferin lan!
"Anladım. Arya iyi, değil mi? Midesi bulanıyorsa gönderin eve. Ben bakarım." ya Kerem sal işte aaa.
"Yok yok sen şey yapma. Ben şimdi ona bir bulantı ilacı veririm. Bir şeyi kalmaz. Hem bizimkiler sendeymiş, misafirlerinle ilgilen." lütfen daha fazla zorlama. "Peki tamam. Bir şey olursa haber ver." şükür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elleri ellerime.aktürkoğlu
FanfictionSessiz sedasız ortalıktan kaybolmasının üzerinden iki yık geçtikten sonra tekrar dönmüştü Türkiye'ye. Ama bu defa her şey daha farklıydı, bu defa onun kalbini kazanmak daha zordu. Bitti sandığı hikayeye dönüp bir daha bakmamaya söz vermişti kendine...