2 yıl önce
Sessiz adımlarla yatak odasına doğru gittim. Kapı pervazına yaslanıp bebekler gibi uyuyan Kerem'i izledim bir süre. Onu böylece bırakıp gitmeyi hiç istemiyordum. Yanına gidip alnına yumuşak bir öpücük kondurdum. "Seni seviyorum Aktürkoğlu..."
Burnumu çekerek valizimle beraber çıktım kapıdan. Yolda beni bekleyen siyah spor arabanın bagajına valizi koydum ve ön koltuğa oturdum. "Gidelim mi?" kafamı sallamamla araba çalıştı.
Kafamı cama yasladım ve terk etmek üzere olduğum bu güzelim şehri izledimbir süre. Gözümün önünden anılarım geçerken Oğulcan'ın kolumu dürtmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Azıcık gül be kızım. Hayallerini yaşamaya değil de sanki silah zoruyla gidiyormuşsum gibi bir halin var."
"Ne yapayım Ogi? Kerem'i bırakıp gidiyorum, kolay mı sence?" Oğulcan bana kısa bir bakış atıp yola geri döndü. "Değil tabii." yolun kalanını sessiz geçirdik.
Saat sabahın beşiydi ve gideceğimden kimsenin haberi yoktu. Medyaya duyurmamayı başarmıştık İtalya'ya gideceğimi. Ama biz yine de önlemimizi almıştık.
Babamlar ve Taylan havaalanında bizi bekliyordu. Oğulcan arabayı park etti ve bagajdan valizimi aldıktan sonra beraber içeri girdik. Cebimden telefonunu çıkartıp ablamı aradım. Daha ikinci çalışında açıldı telefon. "Efendim ablacığım?"
"Neredesiniz?" bir yandan da etrafıma bakınıyordum. "Gördüm ben seni. Tam karşınızdayız." ablamın söylediği yöne baktığımda uzaktan bana el salladığını gördüm ve telefonu kapadım.
Babamların olduğu yöne doğru yürümeye başladığımda Oğulcan da peşimden geliyordu. Kafama geçirdiğim siyah şapkayı çıkartıp anneme sarıldım. Gözleri dolu dolu olmuştu. "Sakın ağlama anne. Valla gidemem!"
Annem burnunu çekerek ayrıldı benden. Taylan gelip beni kolunun altına aldı ve beraber check-in yapmaya gittik. Tüm işlemleri hallettikten sonra kontrollerin yapılıp uçağa geçeceğimiz kısıma ilerlemeye başladık.
Yol boyunca bir yanımda Taylan diğer yanımda Oğulcan'la beraber yürüdüm. Bir saniye olsun yanımdan ayrılmıyorlardı.
Artık son kontrol noktasına gelmiştik. Buradan sadece bileti olanlar geçebiliyordu. Derin bir nefes verip olduğun yerde durdum. Gözlerimde kurumus yaşlar bir kez daha ıslanmaya başladı.
Oğulcan'ın göğsüne doğru iyice sokuldum. Oğulcan beni sımsıkı sarmalarken Taylan da bize katıldı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Kerem'i, Oğulcan'ı, Taylan'ı, ailemi geride bırakıp gitmek istemiyordum ama mecburdum. Ben istemiştim bunu.
Herkesle teker teker vedalaştıktan sonra son kez babama sımsıkı sarıldım. "Kerem'e benim için iyi bak olur mu?" babam benden ayrılıp göz yaşlarımı sildi ve yanaklarıma birer öpücük kondurdu. "Sen hiç merak etme güzel kızım."
Son kontrolden de geçtikten sonra arkama baka baka, babamlara uzun uzun el sallayıp zar zor uzaklaştım oradan. En son annemin babama sarılmış ağlayışını, Taylan ve Oğulcan'ın ise dolu gözlerle bana gülümsediklerini görmüştüm.
Uçağa binmeden önce son kez telefonumu kontrol ettim. Saat 05.36'ydı. Dört dakika sonra uçağım kalkacaktı ancak benim aklımda tek bir şey vardı. Kerem ne yapacak ya da ne tepki verecek?
...
Kerem'denUyandığımda yatağın diğer tarafının boş olduğunu hissettim. Gözlerim hızla açıldı ve odayı taramaya başladı. "Alev?" ses gelmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elleri ellerime.aktürkoğlu
FanfictionSessiz sedasız ortalıktan kaybolmasının üzerinden iki yık geçtikten sonra tekrar dönmüştü Türkiye'ye. Ama bu defa her şey daha farklıydı, bu defa onun kalbini kazanmak daha zordu. Bitti sandığı hikayeye dönüp bir daha bakmamaya söz vermişti kendine...