Yunho
Mingi'yi kucağıma alıp misafir odasına götürdüm ve yatağa yatırdım.Ardından kapının yanındaki uşakla konuştum.
"Bana hemen zindandan kelepçe getir."
İlk başta şaşırsada sorgulamadan onaylayıp zindana gitti.O gittiği sırada yatakta boş kalan yere oturdum.Sırtımı yatak başlığına yaslayıp ayaklarımı uzattım ve Mingi'yi incelemeye başladım.Gerçekten çok güzeldi.Burnu,gözleri,saçları özelliklede dudakları...ahh ne diyorum ben kendine gel Yunho.O senin düşmanın her ne kadar bir alakası olmasada bu böyle.
Mingi'yi biraz daha inceledikten sonra uşak geldi.
"Efendim,istediğiniz kelepçeler."
Yataktan kalktım ve uşağın yanına gidip kelepçeyi aldım.Kelepçenin zinciri uzundu bu sayede rahat hareket edebilecekti.Yatağa doğru ilerleyip kelepçenin bir ucunu yatak başlığına diğerini Mingi'nin bileğine taktım.Anahtarları ise cebime koydum.
"Hah oldu."
Bunu dedikten sonra odadan çıktım ve kapıyı kilitledim.Tam odama gidecektimki birkaç asker yanıma geldi.Nefes nefese kalmışlardı ve endişeli görünüyorlardı.Selam verdiler ve aralarından biri konuşmaya başladı.
"Kralım,size kötü bir haberim var."
"Ne oldu yine?"
"Efendim,Prens Park Seonghwa dün kaybolmuş ve hiçbir yerde bulamıyorlarmış."
"NE!? SİZ CİDDİ MİSİNİZ!? HEMEN ARABAYI HAZIRLAYIN PARK KRALLIĞI'NA GİDİCEM!"
Bağırmamla birlikte tekrar selam verip yanımdan ayrıldılar.Bunca şey arasında birde Seonghwa'yı arayacaktım.Onu bulmak çok zor olacaktı çünkü hiçbir krallıkla arası kötü değildi ve bilmediği yerlere tek başına gitmezdi.
Aşağı inip hazır olan arabaya bindim.Eminim Kral ve Kraliçe Park çok üzülmüştür.Aynı şekilde Yeosang ve Wooyoung'da çok üzülmüştür.
Seonghwa'yı tanıyorsam o böyle habersizce ortadan kaybolan biri değildi.Büyük ihtimalle başına bir şey gelmişti.Umarım o da kaçırılmamıştır yoksa onu kaçıranı bulmak çok daha zor olacaktı.
Ben düşüncelere daldığım sırada Park Sarayı'na gelmiştik.Hızlıca arabadan inip içeri girdim.Saray oldukça sessizdi bu da beni iyice endişelendirmişti.
Gözlerimi içeride gezdirdim ama kimse yoktu.Arkamı dönüp kapının önündeki askerlere sordum."Kral ve Kraliçe Park neredeler acaba?"
Bu sorumla birlikte ikiside başını eymişti.Ben dahada meraklanırken sağ taraftaki başını geri kaldırıp cevap verdi.
"Efendim,maalesef ikisinide dün kaybettik."
"NE!? NASIL OLDU!? HEMEN SÖYLEYİN BANA!"
"Dün gece uyumak için odalarına gitmişlerdi.Sonra hizmetçilerden biri odalarına gittiğinde cansız bedenlerini bulmuş.Öldürülmüşlerdi ve Prens Seonghwa katili bulmak için saraydan ayrıldı.Sonrada geri saraya gelmedi."
Hiçbir şeye anlam veremiyordum.
Sadece bir günde bu kadar şey yaşanması çok garipti.Yüzümdeki şaşkın ifadeyle askere döndüm."Prens Yeosang ve Wooyoung nerede şuan?Birde Jongho."
"Onlar şuan Prens Wooyoung'un odasındalar."
"Peki,teşekkürler."
Teşekkür edip merdivenlere yöneldim.
Hongjoong
"...Ben seni istiyorum."
Dahada şaşırmış,ne yapacağını bilememişti.Ona biraz daha yaklaştım.Terlemeye başlamış,nefes alışverişleri hızlanmıştı.En sonunda dayanamayıp aniden beni itti ve ayağa kalktı.İtmenin etkisiyle kalçamın üstünde yere düşmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
◇~Kingship~◇
RomansaGece ansızın anne ve babası öldürülen Veliaht Prens Seonghwa, cinayet yerinde bulunan mektupta yazan yere tek başına gider ve kaçırılır. Kardeşleri ve en yakın arkadaşı Kral Jeong Yunho ise onu bulmak için ellerinden gelenleri yapmaya başlarlar. Ama...