Kim Bu Zincirli? -BÖLÜM 5-

137 17 68
                                    

Lütfen oy ne yorum atmayı unutmayınız:)

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Karşımızda ki kırk-kırk beş yaşlarında bir adamın elleri bileklerinden duvara zincirliydi. Bizi görünce duruşunu düzeltti.

Bitkin ve kısık gözlerini bize çevirdi. Bakışları Merih ile benim üzerimde gidip gelirken Merih'in ona doğrulttuğu elinde sabit kaldı.

"Sende kimsin?" dedi Merih boğuklaşan sesiyle.

"Sence de bunu benim sormam gerekmiyor muydu? Kulübeme gecenin bir yarısı, izinsizce giren sizsiniz." dedi adam duruşunu dikleştirirken.

"Yolumuz buraya çıktı diyelim. Tesadüf..." dedim konuya katılarak.

"Tesadüf?" alayla sırıttı. "Tesadüfler gerçek değildir küçük. Şimdi def olun ve sahibinize deyin ki 'korkak gibi saklanmak yerine karşıma çıksın"

Merih' in bedeninin kasıldığını hissettim.

"Bizim bir sahibimiz yok!" dedi Merih öfkeyle. Sesi daha da boğuklaşmış, bedeninden gelen soğuk hava daha da artmıştı. Zincir adam tekrardan alayla gülmüş ve derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti.

"Demek bir sahibiniz yo-" sözlerini yarıda kesip etrafı koklamaya başladı. Ne yapmaya çalışıyor bu ya?

"Sen! Sen nesin?" dedi Merih'e bakarak ardından etrafı koklamaya devam etti. "Kurt gibi kokuyorsun. Ama... Sanki başka bir şeyler de var gibi. Tam olarak anlaşılmıyor ama eminim, sen bir kurtsun. Eğer bir kurtsan neden etkilenmiyorsun?"

Merih ile bakışlarımız kesişti. O bunları nereden biliyordu? Nasıl bilebilirdi? Merih neyden etkilenmiyordu? Bu da Labmanlerin bir tuzağı mı?

" Lanetli misin?" dedi sözlerine devam ederek.

Merih'in kaşları birbirlerine yaklaştı, sinirlenmeye başladığı sesle cevap verdi." Sen neyden bahsediyorsun? "

Zincir Adam sinirle soludu. " Asıl sen neyden bahsediyorsun çocuk! Zehrin kokusunu alabiliyorum ama dönüşmüyorsun! Lanetli olduğun belli, şimdi bana kim tarafından lanetlendiğini açıkla! Derhal!" dedi öfkeyle.

Etrafın soğuduğunu hissetmemle bakışlarımı hızla Merih'in eline çevirdim. Eldivenini hala giymemişti ve artan duygularıyla birlikte bastığı yerler kristalleşmeye başlamıştı.

" Saçmalamayı kes! "dedi Merih boğuk sesiyle.

" Saçmalamak mı? Söylesene çocuk gün boyunca hiç mi nedensiz sinirlenmedin, huzursuz hissetmedin. Söylesene çocuk hiç mi yanındakinin o mükemmel şekilde atan şah damarını parçalamak istemedin. Onun kanını akıtmak, parçalara ayırmak istemedin." dedi alayla nefes vererek.

Söyledikleriyle kanım dondu sanki. Kalbim korkuyla atmaya başladı. Yavaşça Merih'e döndüm. Bakışlarını adamdan hiç çekmemişti. Yumruklarını da aynı dişleri gibi birbirine bastırıyor cevap vermiyordu... Düşünmedim, istemedim demiyordu... Hayır demiyordu...

Zihnimde tekrarlandı bu düşünce...

Hayır, demiyordu...

Hayır, diyemiyordu...

Kalbim göğüs kafesimi dövüyor, sırtımdan aşağıya akan teri hissedebiliyordum. Hayır, ne kalbim kırıldı ne de güvenim sarsıldı ikisini de hissetmedim. Birbirimize güvenecek kadar vakit geçirmemiştik, kalbimizi kıracak kadar da değer vermemiştik birbirimize. Ama canım acımıştı işte, neden bilmiyorum ama acımıştı. Korkmuştum belki de...

KAÇAK DENEKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin