Kalpteki Hüzünler - Bölüm 14

76 6 109
                                    

Merhaba babylerim!

(valla kontrol etmedim o yüzden yanlışlık olabilir ama düzenlenirken oralar da düzenlenecek zaten :))

Yeni bölümle karşınızdayım. Aslında bölüm biraz daha uzun olacaktı ama siz bekliyorsunuz diye kestim. Mecbur diğer bölüme yazacağım artık.

Bir ara part 1 part 2 olarak mı paylaşsam dedim, panomda size sordum da ama sonra dedim part olarak yapmaya gerek yok fazladan bir bölüm sayısından bir şey olmaz o yüzden böyle paylaştım.

Neyse! Sizi daha fazla yormayacağım. Sadece Mert karakterimin adı Merih olarak değişti haberiniz olsun :)

Satır arası yorum yapmayı unutmayın favori hobim onları okumak :))
_____________________________________

Altımda hissettiğim kıpırtılarla uykumdan ayrıldım. Ellerim hızla gözlerimi bulup ovalarken, gözlerimi açmıştım. Dün gece sarılırken koltuğa geçmiş sarılmaya ırada devam etmiştik.

Şimdi ise Merih'le ben Ercivent'in göğsünde karşılıklı uyuya kalmıştık. Ercivent'in biraz daha kıpırdanarak bize sardığı kollarını üzerimizden çekerek başına sardı. Dün geceden sonra başı ağrıyor olmalıydı.

Başını ovalarken çıkardığı boğuk inleme başının ağrıdığını kanıtlıyordu.

Başını bize çevirmesiyle gözlerimi olabilen en kısık hale getirdim. Böylece ben onu görebilirken o benim gözlerimin açık olduğunu göremiyordu. Tabi bunda eğik olan başım ve etrafa saçılan saçlarımın da etkisi vardı.

Ercivent kollarını tekrardan omuzlarıma sarmış, elleriyle kollarımızı sıvazlamıştı. Benim kolumu sıvazlamayı bırakmasına rağmen Merih'in kolunu sıvazlamaya devam etti. Ardından hızla elini ikimizin alnına koydu.

Üşüyüp üşümediğimizi kontrol etmişti...

Hasta olup olmadığımızı mı kontrol etmişti?

Benim bedenim ateş gücümden dolayı hep sıcaktı, Merin'in bedeni ise buz  gücünden dolayı hep soğuktu. Tabi o bunu bilmiyordu.

Merih kolunu hareket ettirmeden bedenini döndürmüş, bunu yaparken de ayağı masaya çarpmış ve oraya küçük bir buz parçası armağan etmişti. Ercivent bunu görmesiyle beden sıcaklığımızın sebebini anlamış ve bizi hafifçe kendine çekerek, yine hafifçe sarılmıştı. Ardından onun gövdesinin üzerinde olan ellerimizi ayırarak ayağa kalkmıştı.

Bir dakika! Biz uyurken Merih'le el ele mi tutuşuyorduk?

Yok öyle bir şey.

Bu olayı da düşünülmeyecekler kutusuna attım.

Merih Ercivent bizi koltuğa geri bırakırken uyanmıştı. Tabi bende sanki onunla aynı anda uyanmışım gibi yapmıştım.

Ercivent bizim uyandığımızı görmesiyle hızla ellerini bizden çekmiş, üzerimize eğilmiş bedenini düzeltmişti.

"Günaydın?" dedi Merih boğuk sesiyle.

Sesi... Waov...

"Günaydın." diye cevap verdi Ercivent düz bir sesle. Ardından bende 'günaydın' demiştim ama Ercivent bana geri cevap vermeyi bırak yüzüme bile bakmayıp mutfağa ilerlemişti.

Dudaklarım vicdan azabı ve üzüntüyle kendiliğinden büzülmüştü. Elimin üzerinde hissettiğim el ile hızla Merih'e döndüm.

"Üzülme zamanla her şey geçecek. Tüm hüzünler ve üzüntüler geride kalacak." demişti gözlerime bakarak. Ardından yanımdan kalkarak bu kattaki lavaboya ilerledi.

KAÇAK DENEKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin