i can't sleep
homesick
but i just wanna
stop right next to you
if i could choose my dream
i just wanna
stop right next to you"Sen benimle taşak mı geçiyorsun?" diye bağırdı Jungkook, noraebangin kapısını sonuna kadar açtı ve Jimin'in arkasından otoparka gittik. "O bok da neydi öyle?"
"Jungkook, çok üzg—"
Jimin'e uzandı, elini dirseğine yerleştirip onu çekerek arkasına dönüp kendisiyle yüzleşmesini sağladı. "Seni arkadaşlarımla tanışman için davet ettim ve sen bunun uygun bir davranış olduğunu mu düşünüyorsun? Buraya geldiğimden beri sen ve Namjoon hyungtan bahsediyorum ve onlar sizinle nihayet tanıştığında yapabileceğin en iyi şeyin eski sevgilim hakkında dırdır etmek olduğunu mu düşünüyorsun? Senin sikik derdin ne?"
Jungkook bu haliyle çılgın gibi görünüyordu, büyük gözleri ve Jimin'i sanki cevabı onun üzerinde bir yerde bulacakmış gibi baştan aşağı tekrar tekrar süzüşü ile. Saçları sürekli öfkeyle geriye ittiği yerden darmadağın olmuştu ve bağırırken kolları ile yaptığı ani ve şiddetli hareketlerden dolayı ceketi bir omzundan düşmüştü.
Jimin bakışlarını yukarı kaldırdı, Jungkook'un ne kadar kızgın olduğundan neredeyse endişe duyar gibiydi, bu son sınırına hiç ulaşmadığı bir şeydi. "Jungkook-ah... Ben sadece senin onlara bakışını gördüm-"
"Kime?!" diye bağırdı Jungkook tekrar, aklını kaçıracak gibi hissediyordu.
Aklından geçen tek şey Jimin'in bir kavga çıkarmaya karar verdiği an Seokjin'in yüzünün aldığı ifadeydi – neredeyse ihanete uğramış gibi görünen. Jungkook tarafından. Karşısındaki adamın kafasında bazı sonuçlara ulaştığını pratik olarak eş zamanlı olarak görebiliyordu noraebangte otururken.
Elbette, arkadaşları bu kadar kolay kışkırabildiğine göre Seokjin onun arkadaşlarına muhtemelen söylemiş olduğu şeyler hakkında düşünüyordu. Jungkook'un tüm zamanını yeni arkadaşlarına onun hakkında boktan şeyler söyleyerek geçirdiğini mi düşünmüştü? Jungkook'un ondan nefret ettiğini mi düşünmüştü? Barda geçirdikleri ilk gecede edip etmediğini sormuştu. Jungkook tüm bu varsayımların o herhangi bir şey yapmadan ya da hiçbir şey söylemeden yapılması gerçeğinden nefret ediyordu.
"Seokjin hyung ve Hoseok hyunga!" Jimin geri bağırdı. Eliyle noraebangi işaret etti. "Seni tanıyorum! Aklından geçen şeyleri biliyorum ve kıskanmıştın ve kendine neden bunu yaptığını bilmiyorum!"
Jungkook'un en çok nefret ettiği şey ise eski sevgilisinin en yakın arkadaşına karşı duyduğu kıskançlığı inkar edememesiydi. Tabii ki kıskanmıştı. Seokjin arkadaşlarıyla her zaman fiziksel dokunuşa ve ilgiye açıktı ancak onu Hoseok'un kolunun altına kıvrılmış bir şekilde, başını omzuna yaslarken, elini tutarken görmek – tüm bunlar Seokjin bazı parçalarının her zaman Jungkook'a özel kalacağına dair söz verse de bazı parçalarının öyle olmadığının acımasız hatırlatıcılarıydı. Ve bu ondan başka kimsenin hatası değildi.
Dansçı adam yanında olduğunda Seokjin'in gözlerinin daha parlak bir hal alması ve modunun fark edilir derecede parlak ve güneşli olması iyi bir günde Jungkook'un saçlarını yolmasını istemesine sebep oluyordu ancak Seokjin onların en yakın arkadaştan fazlası olmadığını söylediğinde Jungkook'un ona inanmaktan başka bir seçeneği yoktu. Bunun en büyük sebebi, eski sevgilisi yalan söylüyor olsa bile, Jungkook bunun onu ilgilendirmediğinin farkındaydı. Kıskançlığı yersizdi ve bu onu herkesten, görünen o ki Jimin'den de iyi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The City for US | JINKOOK (Çeviri)
Fanfictionorijinal hikaye ao3'te @jinggukpd tarafından yazılmıştır. Kim Seokjin'in hayatındaki en acı tecrübe, uzun zamandır birlikte olduğu erkek arkadaşını, onca seçenek arasından lanet olası bir şehre karşı kaybetmesiydi. O zamandan sonra, Kore'ye geri taş...