"Sen ciddi misin?"
"Evet," dedi Seokjin, t'yi uzattı başını sallarken.
Soobin'in ağzı açık kaldı masada Seokjin'in tam karşısında otururken. Sowoozoo onlar için güvenli boş bir alandı, Soobin ve iş arkadaşları daha birkaç dakika önce o gün için kafeyi kapatmıştı. Baristanın kaşları kafası karışmış bir şekilde çatıldı söylemek istediği kelimeleri zihninde ararken.
"Ama... neden?"
Seokjin kıkırdadı. "Ne demek 'neden'? Sana söyledim ya: Yeji'yi terfi ettirdim. Yerine birini almam lazım, ve eğer ilgilenirsen senin mükemmel bir iş çıkaracağını düşünüyorum."
"Ama... ben üniversiteye gitmedim," diye hatırlattı Soobin ona. "Ve hiç kimseyi asiste etme konusunda bir tecrübem yok."
"Pardon," dedi Seokjin sarkastik bir şekilde, geriye yaslandı ve kollarını göğsünde kavuşturdu. "Sana ne zaman üniversite benim için önemliymiş izlenimi verdim? Sence Yeji moda tasarım eğitimini benim toplantılarımı asiste etme konusunda kullanıyor mu? Moda tasarım diplomasını sence yeni görevinde kullanacak mı?" Soobin bir şey söyleyemeden önce Seokjin burnunun altından gülüp onun için cevap verdi. "Hayır! Üniversite mezunu bir asistana ihtiyacım yok Soobin-ah."
"Tamam," Soobin başını salladı. "Ama deneyimi olan birine ihtiyacın var."
"Buradaki deneyimini yeni işine aktarabileceğini düşünmüyor musun?" diye sordu Seokjin, kafeye bakındı. "Müşteri hizmet yeteneklerinin senin benim için başka çalışanlar ve gazeteciler ile çalışmana ihtiyacım olduğunda işe yarar olabileceğini düşünmüyor musun? Ya da senin detaylara olan dikkatinin bana memo hazırlarken işe yarayacağını?"
"Memonun tam olarak ne olduğunu bile bilmiyorum," diye itiraf etti Soobin.
Seokjin iç geçirdi, bir kez daha öne eğildi ve ellerini masanın üzerinde bir araya getirdi. "Ben sana öğreteceğim Soobin. Ve günün sonunda, ihtiyacım olan tek şey öğrenmeye hevesli biri, ki eğer senin milyonlarca hobinin anlattığı bir şey varsa, o da senin o insan olduğun." Soobin ona mahcup bir şekilde gülümsedi. "Şimdi sen hayır diyebilirsin ve tabii ki, sana gücenmem. Ama eğer diyeceksen, bunu ilgi duymadığın için yapmanı istiyorum, yapamayacağını düşündüğün için değil. Şefin ben olacağım. Sana şu an söylüyorum ki yapabilirsin."
Soobin hiçbir şey söylemedi, Seokjin'e yüzünde etkilenmiş bir ifade ile bakmaya devam etmeyi seçti onun yerine.
"Ayrıca, beni tanıyorsun," diye belirtti Seokjin. "Bu bile tek başına işleri çok daha kolay bir hale sokuyor. Birine yanımda nasıl davranması gerektiğini öğrenmek zorunda kalmayacağım. Sen ve ben zaten anlaşıyoruz."
"Bu... pardon, bu bugün beklediğim en son şeydi."
Seokjin gülümsedi. Bu birlikte ilk akşam yemeğine çıktıklarından beri sürekli olarak aklında dönüp duran bir şeydi, ancak Yeji'nin terfisini güvence altına almadan ikisine de bu konuyla ilgili bir şey söylemek istememişti.
"Senin hobilerini nasıl sadece – hobi olarak tutmayı istediğini düşündüm," diye ekledi Seokjin. "Ama daha fazla parayla neler yapabileceğini. Ee, işte fırsat. Söz veriyorum sana saat tutup fotoğraf çektirmem ya da resim çizdirmem hiçbir zaman."
Soobin en sonunda güldü ve başını iki yana salladı. "Senin benim şefim olman biraz garip olacak."
Seokjin elini salladı havada. "Yeji'ye sorabilirsin; büyük bir çoğunlukla rahatım. Sadece benim hayatımı biraz daha kolay bir hale getirecek birine ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The City for US | JINKOOK (Çeviri)
Fanficorijinal hikaye ao3'te @jinggukpd tarafından yazılmıştır. Kim Seokjin'in hayatındaki en acı tecrübe, uzun zamandır birlikte olduğu erkek arkadaşını, onca seçenek arasından lanet olası bir şehre karşı kaybetmesiydi. O zamandan sonra, Kore'ye geri taş...