LA'ye uçuş Seokjin'in beklediği kadar kötü geçmemişti. Jungkook onun yanındaki koltuğa oturmuş ve tabletine birkaç film indirerek hazırlıklı gelmişti paylaştıkları kulaklıktan birlikte izleyebilecekleri. Ekrana bakmaktan sıkıldıklarında ise bir deste kart çıkarmıştı ve oyun oynamışlardı. Bundan sonra ise Seokjin'i işi, üzerinde çalıştığı kitap, komşuları, komik ev sahibi ile ilgili konular hakkında konuşarak meşgul tutmuştu ve bunlara ek olarak sonsuz sayıda öyle rastgele sorular sormuştu ki Seokjin kahkahasını bastırmakta zor anlar yaşayarak arkadaşları tarafından birkaç kez susturulmaya çalışılmıştı.
"Fazla gelmeye başlamadan önce kaç tane birinci sınıf öğrencisiyle kavga edebilirsin?"
"Sence parmaklar el bacakları mıdır yoksa bacaklar beden parmakları mı?"
"Bir at boyu ördekle mi yoksa yüz ördek boyu atla mı mücadele etmeyi tercih ederdin?"
"Benden beş tane daha mı yoksa beş yaşındaki ben mi?"
Tüm bunların arasında bir yerde, Seokjin uykuya daldı ve Jungkook onu dürtüp LAX'e otuz dakika kaldığını fısıldayana kadar da uyanmadı.
Jungkook'un onu meşgul ve keyifli tutma konusunda müthiş bir iş çıkardığını şimdi fark ediyordu, yolculuk hakkında ya da ondan öncesinde sahip olduğu kaygılarla ilgili endişe duymaya vakti bile olmamıştı. Ve işe yaramıştı.
Saat dörttü, Los Angeles'ta güneş tenlerini yakıyordu, hava tıpkı hatırladığı gibi boğucuydu, ve Seokjin'in hissettiği tek şey bu tatile hazır olduğuydu. Emin değildi ancak bildiği bir şey vardı ki o da Jungkook'un bu iyi ruh halinde büyük bir rol oynadığıydı.
Yedili grup gerindi ve sırayla esnedi terminalin hemen dışındaki kaldırımda kiraladıkları arabalarını beklerken. En sonunda, Hoseok burada geçirdiği süre boyunca bir arabaya ihtiyaç duymayacak olsa bile yine de üç lüzumsuz gösterişli araba kiralamaya karar vermişlerdi – biri Namjoon ve Jimin, biri Seokjin ve Jungkook ve diğeri de, birbirinden hiç ayrılmaya niyeti yok gibi görünen ve insanın midesini bulandıran balayı çifti içindi. İkili sıcak havaya rağmen birbirine öyle sıkı sarılıyordu ki dışarıdan bakıldığında biri diğerini bırakırsa uçup gidecekleri düşünülürdü.
"İşte geldiler!" dedi Namjoon onlara yardımcı olan çalışan araçları yönlendirirken. İki sedan ve bir SUV vardı, çalışanlar araçtan inip anahtarları onlara verdi.
"Hangisini istiyoruz hyung?" dedi Jungkook öne eğilip aceleci bir şekilde fısıldayarak.
Seokjin omuz silkti. "Belki SUV? Daha önce hiç sürm-"
"SUV BİZİMDİR!" diye bağırdı Jungkook, savsak bir şekilde Seokjin'in valizini ve kendi valizini arkasından çekti Jimin'in kapısını açmaya hazırlandığı arabaya doğru hızlı hızlı ilerlerken. Anahtarı elinden çekip aldı. "Git buradan, kış kış."
"Aman tamam," diye mırıldandı Jimin, Jungkook elini SUV'nin kapısından uzaklaştırdıktan sonra geriye adımladı. "Seni küçük pislik."
Jimin yıkık bir şekilde diğer arabaya ilerlerken Seokjin gülmemeye çalıştı, Namjoon ise arkasından giderken gözlerini devirmişti. Jungkook bagajı açtı ve başını içeri soktu.
"Wow, çok güzel!"diye yorum yaptı rahat bir şekilde valizleri bagaja yerleştirirken. Öne doğru ilerledi ve hiçbir şey söylemeden Seokjin'in sırt çantasını omuzlarından alıp arabaya yerleştirdi. Seokjin'in elindeki oyuncak hayvanı işaret ederek "RJ yanında mı kalıyor?" diye sordu.
"Mmm. Evet." diye cevap verdi, oyuncağa sarılıp kenara çekildi Jungkook bagajın kapağını kapatsın diye. "Sürmemi ister misin?"
"Yoo, ilk ben sürerim," dedi Jungkook, bir elini salladı. "Buradaki trafik muhtemelen korkunç olacak. Sen yarın sürersin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The City for US | JINKOOK (Çeviri)
Fanfictionorijinal hikaye ao3'te @jinggukpd tarafından yazılmıştır. Kim Seokjin'in hayatındaki en acı tecrübe, uzun zamandır birlikte olduğu erkek arkadaşını, onca seçenek arasından lanet olası bir şehre karşı kaybetmesiydi. O zamandan sonra, Kore'ye geri taş...