Ancak geri döndüğünde Seokjin Kore'yi ne kadar özlediğini küçümsediğinin farkına varmıştı. Neyse ki geri döndüğünde dinlenmek ve jet lag etkisinden kurtulmak için zamana ihtiyacı olacağını öngörmüştü ve işe dönmeden önce bir haftanın daha tadını çıkardı. Ve çıkardığı için mutluydu çünkü istese bile Jungkook'u kendinden ayırabileceğini sanmıyordu.
Bütün bir hafta boyunca Jungkook tüm zamanını Seokjin'in dairesinde geçirmiş, yalnızca temiz kıyafeti bittiğinde eve gidip birkaç saat sonra geri dönmüştü. İkili bütün vaktini vücutlarının onlara izin verdiği kadar Kore yemeğini içine çekerek, birinden biri kendini jet lage teslim etmek istediğinde birbirlerini ayakta tutarak, ve o kadar çok konuşarak geçiriyordu ki Seokjin nasıl seslerinin hala kısılmadığını merak ediyordu. Ancak birbirlerine anlatacakları şeyler hiç bitmiyor, ikili birbirine dair daha önce anlayacak kapasiteye sahip olmadığı yeni şeyleri öğrenmenin yaşattığı hissin tadını çıkarıyordu.
Ve bu hafta ne kadar basit ve sessiz olsa da, Seokjin bir şekilde kendini yeniden aşık olma hissinde kaybediyormuş gibi hissetmişti.
***
Gerçeklik kapıya dayandığında ve ikisinin de işe geri dönmesi gerektiğinde, Jungkook kocasını savaşa gönderen bir adam gibi dramatik bir şekilde veda etmiş, hatta utangaç bir şekilde ona resmi olarak erkek arkadaşı olmasını söylemişti. Seokjin ise gülmüş ve zaten öyle olduğunu düşündüğünü itiraf etmişti.
Seokjin kendini o kadar yenilenmiş hissediyordu ki, gerçekten de ofise döneceğine -ağırlıklı olarak Yeji ve Soobin'e döneceğine- heyecanlıydı
Dönüşünün ilk gününde, dairesini inanılmaz erken bir saatte terk etmiş, o kadar erken ayrılmıştı ki Yeji, Soobin ve kendine kahve almak için Sowoozoo'ya vardığında kafe hala boştu. Ancak korktuğu başına gelmişti ve bunu akıl eden tek kişi kendisi olmamıştı, ofisine vardığında hem Yeji hem de Soobin'i üçer bardak kahve ve bir kutu tatlı ekmekle bulmuştu.
"Gördün mü, sana erken geleceğini söylemiştim," dedi Yeji Soobin'e tıslayarak Seokjin içeri girerken. "Hoşgeldin Seokjin-nim!
"Yah!" Dedi Seokjin yakınır gibi bir ses tonuyla. "Kahve aldım!"
"Biz de," dedi Soobin basitçe, omuz silkti. "Hoşgeldin hyung!" Yeji boğazını temizledi. "Nim. Seokjin-nim. Hoşgeldin, Seokjin-nim."
Seokjin gözlerini devirdi gülümsemeden önce ve kahvesini masaya indirip ikisine de hızlıca sarıldı. "Teşekkürler, teşekkürler," dedi ve iç geçirdi. "Yeji'nin beni yenmek için burada da bir yol bulacağını bilmeliydim."
"Ama tabii ki," dedi Yeji, hem kendi hem Soobin'in paketinden ona kahve uzatırken adeta parıldayarak. Seokjin başını iki yana sallasa da kahveleri kabul etti.
"Umarım ikiniz de tüm gün full enerji olmaya hazırsınızdır çünkü kahvelerimin çöpe gitmesine izin vermeyeceğim," diye mırıldandı Seokjin kahvesinden bir yudum almadan önce. Yeni ve eski asistanının etrafından dolandı ve masasına oturup şimdiden Seokjin'in kahvelerinden birine uzanan Soobin'e güldü. "Ee ben yokken işler nasıldı? Soobin? Alışabildin mi?"
"Evet, Yeji bana tüm bağlantıları öğrenmem konusunda çok yardımcı oluyor," dedi Soobin, Seokjin'e ağzı sıkı bir şekilde gülümserken.
Seokjin sırıttı. "Dürüst ol."
"Kurtar beni," dedi Soobin dudaklarını kıpırdatarak, Yeji burnunun altından güldü.
"Fantastik bir mentördüm, tamam mı?" dedi Yeji, Seokjin'in tam karşısında oturdu. "Soobin'in senin dramatik kıçını çekmek gibi çok büyük bir sorumluluğu var-" Seokjin güldü. "-ve benim ona öğretmem gereken çok şey var!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The City for US | JINKOOK (Çeviri)
Fanfictionorijinal hikaye ao3'te @jinggukpd tarafından yazılmıştır. Kim Seokjin'in hayatındaki en acı tecrübe, uzun zamandır birlikte olduğu erkek arkadaşını, onca seçenek arasından lanet olası bir şehre karşı kaybetmesiydi. O zamandan sonra, Kore'ye geri taş...