Elimi sıkıca kavradığında onunla birlikte adım atmaya devam ettim. Asaf'ın elimi daha sıkı tutarak bana güç vermeye çalıştığını biliyordum. Tökezleyip düşecek hissi içimde yükseldikçe avucumu saran ele sıkı sıkı tutundum. Herkesin toplandığı alana vardığımızda abimi ve Simge'yi görmüştüm. Abim yüzüme öylece bakarken, Simge'ni bükülen dudaklarından içi içini yediğini anlayabiliyordum. O gün olanlar aklımdan geçtikçe sinirle yüzümü çevirdim.
Kalabalık içine hızla karıştığımızda bir kaç kişiyle tanışmıştım. Cemiyetten insanların olduğu yapmacık samimiyetle dolu bir ortamdaydık. Huzursuzluk yüzümden belli olsa da dikkat çekmeden içinde bulunduğumuz ortamdan bir an önce uzaklaşmak istiyordum.
Üç erkekten oluşan bir grubun yanına yaklaştığımızda, Asaf belimi kavrayarak beni çekmişti.
"Tanıştırayım, karım Efnan" dediğinde dalgınlıkla karşımdaki yüzlere baktım. Gözlerim karşımda ortada olan adamı bulduğunda, beni dikkatle izlemesi dikkatimi çekmişti. Davetkar biçimde elini uzattığında, elimi istemeyerek uzattım ve öpmesine izin verdim.
Gözlerini bir an olsun çekmemişti. Yüzünü azıcık daha zorlasam çıkarabilecek gibiydim. Beyaz saçlar, kahve gözler ve sağ kaş üzerindeki yara izi...
"Tıpkı annenin gençliği gibisin" demişti.
Dikkatimi dağıtan cümlesine düşünmeden hemen cevap vermiştim.
"Annemi tanıyor muydunuz?"
Homurdanarak gülmesini sinir edici bulsam da bende dik dik bakışlarımı kaçırmamıştım. Merakla cevabını bekliyordum.
"Tanırdım."
Sağındaki ve solundaki adama bakarak onay alırcasına devam etmişti. Benimse gözlerim tıpkı onunki gibi sağdaki ve soldaki adama kaymıştı.
"Güzelliği sonra da zarifliği cemiyetin en konuşulan konuydu. Babam şanslı biriydi. Ama tabi ölüm... Hepimiz bir gün toprak olacağız ama onunki erkendi."
Gözlerimi sinirle kapatarak geri açtım. Bu imalı sözler altında bildiğim tek bir şey vardı. Bu adamın bir şeyler bildiği ve dilinde döndürdüğüydü. Ama neyi biliyordu. Gözlerim Asaf'a kaydığında karşısındaki adamı tıpkı onunki gibi burnu havada dinlediğiydi.
"Cemiyetten biraz uzaktaydım. Doğrusu uzakta büyüdüm. Sizi tanıyor gibiyim ama ..." cümlemi bitiremeden hemen lafımı kesmişti.
"Ne kabayım. Haklısınız...Sancak ailesi."
Kendini işaret ederek "Hakan", sağ "Melih" ve sol "Samet" demişti.
Adımı söylediğinde kim olduğunu anlamıştı. Cemiyetin kurucu ailelerindendi. Düzeni sağladığını söyleyen fakat tüm gelirlerini uyuşturucu tedariğinden karşıladığını herkes çok iyi bilirdi.
"Hatta seni Asaf için ben buldum." dediğinde cenaze de olmamızı umursamadan yüzündeki iğrenç gülümsemesiyle kahkaha attı.
"Şimdi sizi görünce kendimi tebrik etmeden geçemedim" Başımdan aşağı bir kova su dökülmüşçesine iyileşen gözlerim ile tırnaklarımı avucuma geçirmiştim. Ne yüzlüklük. Utanmadan karşımda nasıl bu kadar umursamaz olabiliyordu. Benim hayatımı mahvetmişti.
Üzerine doğru adım atarak sıktığım yumruğumu suratına geçirmek için hareket ettiğimde Asaf'ın koluyla durmuştum.
"Selam vermemiz gereken birkaç kişi daha var, kusura bakmazsanız."
"Ne demek Asaf, daha çok vaktimiz olacak" dediğinde dişlerimi sıkarak Asaf'ın beni uzaklaştırmasıyla peşinden sürüklenmiştim.
"O adam neyi ima ediyor? Önce annem sonra beni senin için bulması! Bunlar ne demek Asaf?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin İmzası
RomanceCebinden çıkardığı siyah küçük kadife kutuyu bana uzattı. "Bu senin" dediğinde karşılık olarak elimi uzatmak yerine boş bakmaya devam ettim. Birazdan uyanacağım ve bu bir rüya diye kendimi inandırmaya devam ediyordum. Cevapsız kalmamı pek önemsemed...