• •
kerem'in bana oldukça bol gelen şortunun iplerini sıkıca bağlarken buradaki dolabımda tuttuğum kramponlarımı da çıkardım.
antrenman sonunda eğlence olsun diye ufak bir maç planlanmıştı ve ben de içindeydim. arada bunu yapıyorduk ve çok sevdiğim bir aktiviteydi.
sahaya girdiğimde mauro'nun bakışlarını üzerimde hissettim. 1 haftadır her gün onu gördüğümden artık alışmış gibiydim, kendimi çok da kötü hissetmiyordum. ya da böyle sanıyordum... umarım böyle devam ederdi.
takımlar hazırdı. bizim takımda kerem, nelsson, mertens, barış alper, sacha, muslera, torreira; karşı takımda ise abdülkerim, okan, rashica, mata, kazımcan, yunus ve icardi vardı. hakemi de okan hoca yapmıştık.
herkes sahadaki yerine geçtiğinde mauro ile göz göze geldik. "gerçekten mi?" diye dudaklarını oynattı. bir şey demeyip sadece güldüm.
maçı ben başlattım, sağ tarafımdaki mertens'e topu bırakıp ileri uca geçtiğimde mertens'ten topu alan sacha koşmaya başladı.
bu beni de hızlandırdı ve elimi kaldırdım. sacha iyi bir orta açtı ve kontrol edip vurduğum topu okan kurtardı.
"ya tutmasana!" diye dalga geçtiğimde beni yalandan ittirdi. gülüp geri yerime geçtim ve o ara neredeyse gol yiyorduk.
"nando'm benim be!" diye bağırdım kurtaran muslera'ya. bana göz kırptı ve topu eliyle barış'a bıraktı.
yanımdan geçen barış, "alina abla koşsana!" diye bağırınca güldüm. "yaşlıyım ben sen koş!"
hızlanıp barış'ın önüne geçtim ve bana pas attı. ancak biri topu ayağımdan kayarak aldı ve bu kişi mauro'dan başkası değildi.
kaşlarımı çatıp arkamı döndüğümde güldü. uzattığı ellerini tutup kalktım, omuzlarını silkerek özür diledi ve beni de güldürdü.
top çıkmıştı ve korner kullanacaktık. mertens benim geçmemi işaret etti ve ben de dediğini yaptım.
sol ayağımı yere vurup nefes aldım ve elimi kaldırmadan önce gerildim. aslında aklımdaki ilk şey orta açmaktı ama kaleye vurmak istedim.
ve şansıma da gol oldu. herkes şaşırıp alkışlarken takım arkadaşlarım bana koştu. sacha beni sırtına aldığı sırada torreira, "bu kızın sol ayağı gerçek mi?" diye bağırmıştı.
kerem ile beraber 'harry potter' sevincimizi yaptıktan sonra tekrar dağıldık.
mauro alt dudağını büzmüş hayretle bana bakıyordu. at kuyruğu yaptığım saçlarımı daha da sıkılaştırdım ve kramponlarımı düzeltmek için eğildim.
"bu anı daha önce de yaşamıştık." diye bir ses geldi tepemden. kafamı kaldırdım, yüzümdeki sırıtış büyüdü. fransa'dayken de arada böyle maç yaptığımız olmuştu.
"ve senin takımını şu an olduğu gibi sürekli yeniyorduk."
"ah, bu biraz canımı acıttı." yalandan göğsüne koyduğu eliyle güldüm fakat yaşadıklarımız tokat gibi çarptı yüzüme. gülüşüm anında soldu, nelsson'un oyuna dönmemi belirten sesiyle toparlanmaya çalıştım.
ama maalesef gol yemiştik. ellerimi belime koyarak tekrar başlamayı bekledim.
barış alper sol taraftan koşarken mertens ortaya girmiş ve topu almıştı. mükemmel bir şut çekmiş, aynı mükemmellikte de gol atmıştı.
"goool!"
bağırdığımda mauro kıkırdamıştı. ona bakmadan yine sevinmek için koştum. maçta kendimi biraz kaybediyordum ama aynı zamanda çok eğleniyordum da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the hills | icardi
Fanfictioni only love it when you touch me, not feel me ≠ mauro emanuel icardi rivero fanfiction.