• •
2019"yavaş ol! kusacağım!"
neymar belimdeki elini sıkılaştırdı ve oturacak bir yer bulmaya çalıştı. "alina, ben kör müyüm?"
"kör müsün?"
dediklerimiz asla komik olmamasına rağmen alkol her şeyi komik duruma getiriyordu. tıpkı arkadaşım gibi kahkaha atarken bir el bileğimi kavradı ve kendisine çevirdi. mauro olduğunu anladığım kişi beni peşinden sürüklerken ben hâlâ bağırıyordum.
"imdat!"
"tanrı aşkına! bağırmayı kes."
"beni kaçırıyorsun! hem de doğum günümden." diye bağırmaya devam ederken eliyle ağzımı kapadı. bir elini de belime koymuş beni yönlendiriyordu.
çırpındığımı farkedince beni bıraktı ve karşıma geçti. "nereye götürüyorsun beni?"
"alina... her zaman bunu yapıyorsun ve sinirimi bozuyorsun." dedi. "ne yapıyorum be?" ellerimi iki yana açtım ve bir anlığına dengemi kaybedecek gibi oldum.
"istediğin bir şeyi yapmadığım zaman başkasına gidiyorsun."
"benimle dans etmen gerekiyordu. etmedin ve ben de en iyi dostumla ettim."
kaşlarını çattı huysuzca. "en iyi dostun mu?"
"evet." dedim ama bu kocaman bir yalandı. dans ettiğim adamın kim olduğunu bilmiyordum. "delinin tekisin sen."
dudaklarımı büzdüm ve "sen de eğlenmeyi bilmiyorsun." diye homurdandım.
"biliyorum, hatta favori eğlence mekânım yatak odan." ona küfür etmek için ağzımı açmıştım ki tekrar susturuldum. elini ısırsam da bir faydası olmamıştı.
kalabalıktan sıyrılıp bir odaya girdik. neymar'ın evindeydik ve anladığım kadarıyla burası misafir odasıydı.
eli hâlâ dudaklarımın üstündeydi ve beni kapıya yaslamıştı. sonunda ağzımı açtığında, "beni kaçırdın." dedim.
"evet," diyerek güldü o da. "seni kaçırdım çünkü sana hediyeni vereceğim."
"sahi mi?" başını salladı gülümsemeye devam ederek. boynuna kollarımı sardım ve ne olduğunu sordum.
"birazdan öğrenirsin. şu an çok güzel gözüküyorsun ve seni öpmek istiyorum..." diye mırıldandı burnuma minik bir öpücük bırakırken.
"hmm?"
"hmm."
ben ona uzandım ancak, mauro dudaklarını her zaman olduğunun aksine yumuşak bir biçimde benimkilere bastırdı. karşılık vermemem imkansızdı ve bundan nefret ediyordum işte.
onun elleri vücudumda, benimkiler ise ensesindeydi. nefes alamadığımı farkedince benden ayrıldı ve çıkmamız gerektiğini söyledim.
"bence bu elbise üstünde değilken daha güzel görünüyordur," derken aynı zamanda siyah elbisenin askısıyla uğraşıyordu ve beni kesinlikle takmıyordu.
"mauro!" diye hayıflanarak ona baktığımda dudaklarını birbirine bastırıp güldü. "tamam, sonra hallederiz."
"çıkacak mıyız yoksa seni sürükleyerek mi çıkarayım?" bakışlarımı dudaklarından mavi renkteki gözlerine çıkardım.
"gözlerin çıkmak istemediğini söylüyor."
ben ona hayranlıkla bakarken surat ifademi farketmiş olmalı ki büyük bir kahkaha attı. "beni yiyecekmiş gibi bakıyorsun."
"şu an sarhoşum ve mauro icardi beni 1 dakika önce öptü. dağılmış gözükmem çok normal."
"mauro icardi seni daha önce defalarca öptü."
"ama ben her seferinde heyecanlanıyorum." diye itiraf ettim. daha sonra ise kendi dilime dönüp onu sevdiğimi söyledim.
"ne?" türkçe kelimelerimi anlamayınca omuzlarımı silktim. onu seviyordum, yaşadığımız onca şeye rağmen ona deli gibi bağlıydım. beni kullanma ihtimali olan bir adama böyle hissetmem ne kadar normaldi?
iç çektim ve başımı göğsüne yasladım. uzun parmakları saçlarıma dokundu ve hafifçe gezindi. "iyi misin?"
"iyiyim, sanırım uykum geldi."
"ama hediyeni öğrenmedin henüz?"
"ah, evet!" heyecanla geri çekildim ve mauro'ya baktım. ellerini benden çekmeden aşağıya doğru kaydı ve dizlerinin üstüne çökene kadar durmadı.
düşündüğüm şeyi yapmayacaktı herhalde, değil mi?
elbisemin eteğini kaldırmaya başlayınca anladım ki aynen öyle yapacaktı. "siktir."
"sürpriz. doğum günün kutlu olsun, bebeğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the hills | icardi
Fanfictioni only love it when you touch me, not feel me ≠ mauro emanuel icardi rivero fanfiction.