BÖLÜM 18: SİYAH KUĞU (+16)

152 9 0
                                    


Tekrar merhaba. Yeni bölümle geldim size. Umarım beğenirsiniz. Yorumları çok önemsiyorum, lütfen ne düşündüğünüzü ya da eleştirilerinizi belirtin. ^^

Evanescence • Bring Me To Life

Frozen inside without your touch without your love, darling,
Only you are the life among the dead.

Ocak 25, 2023.

! Bu bölüm y.b. ya da psikolojik açıdan tetikleyici unsurlar içermektedir. Bu yüzden başa uyarı ibaresi koydum. Eğer etkileneceğinizi düşünüyorsanız ara verebilirsiniz. !

SİYAH KUĞU
🦢🕷️

Yanan gözlerimi kapattığımda kulağım bir uğultuyla tıkandı. Açık çeşmeden gelen su sesi boğuklaştı, sanki beni içine hapsetti. Bu uğultu bana sabahın erken saatlerinde bindiğim metronun sesini anımsatmıştı.

Kapanan gözlerimin geride bıraktığı karanlıkta metro camına yansıyan aksim belirdi. Topuz yaptığım halde sarı bebek saçlarım bukle bukle alnımın etrafında dağılmışlardı, yanaklarım solgun duruyordu, göz altlarım belli belirsiz olan yansımamda dahi koyu duruyordu.

Boğazım dilimin arkasıyla kapanırken yeniden öğürdüm, yüzümü buruşturmak çatlamış dudaklarıma acı veriyordu. Titreyen eklemlerim ellerimi yasladığım tuvalet duvarlarında sabit duramıyordu ve ben düşmemek için fazladan güç harcamak zorunda kalıyordum. Öne eğildim, klozetin içine ancak midemin suyunu çıkarabilmiştim. Çünkü midem dışarı atabileceğim başka bir şeye sahip değildi.

Derin bir nefes alıp doğrulurken gözümün önünde hala planladığı her şeyin teker teker gerçek olacağına inanan on altı yaşındaki Derin vardı.

Nasıl bedeller ödemek zorunda kalacağından habersizdi.

Sifonu çekip tuvaletten çıktım ve duvarı boylu boyunca kaplayan lavabo aynasına doğru ilerledim. Elimi ve yüzümü soğuk suyla yıkarken nasıl göründüğüm hakkında içimden yorum yapmamak için fayansların rengini, arasındaki derzlerin ne kadar kirli durduğunu eleştirip durmuştum.

Sırf kendimi görmemek için durup elimi bile kurulamadım. Kapıdan çıktığımda derin nefesler alıp veriyordum.

Alas spor çantamı ve montumu koyduğum bankta hafif yayvanca oturmuş, başını sırtındaki duvara yaslayarak etrafı izliyordu. Dar koridordan çıktığımda gözleri hemen beni buldu, oturuşunu toparlarken eli benim spor çantamın sapına gitti.

"Ne yapıyorsun burada?" Keşke konuşmak için önceden prova yapsaydım, sesimin ne kadar berbat çıktığından haberim olmuş olurdu.

"Seni bekliyordum, salonun anahtarı bende."

"Açıp içeri girseydin o zaman."

"Buradan geçerken çantanı gördüm." Çantamı elinden alırken ayağa kalkmıştı. Gözleri yüzümün her yerinde geziniyorken titriyor gibi duruyordu. "Sen iyi misin?" Sorusunun altında şaşkınlığa benzer bir tını hissettim.

Bir elimle yüzümü sıvazlayıp gerilen kaslarımı gevşetmeye çalışmıştım. Gülümsedim, başımı kaldırıp Alas'a baktım.

"İyiyim."

Çantamın uzun askısını omzuma asarken küçük ön cebinden naneli şeker çıkarıp ağzıma attım. Alas kaşlarını çattı, bir elini bu ne?  der gibi açmıştı.

Omuz silkip bale dersinin olduğu salona doğru yürümeye başladığımda hızlı adımlarla önüme geçti, kapının kilidini açtı.

Çağla ile konuşmalarını dinlememin üzerinden bir hafta geçmişti. Tam olarak bir hafta sonra, aynı gün, aynı saatte yine buradaydık.

Gözyaşlarını Koru (+16)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin