Uyandığımda çırılçıplaktım. Üstümü yorganla örttüm. Etrafıma ve yerde olan kıyafetlerime baktım. Yana döndüğümde Atlas'ın orada olmadığını gördüm. İçerilere bakmak için ayağa kalktım ama Atlas yoktu. O sırada masanın üstündeki kağıdı gördüm. Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Kağıdı elime alıp okumaya başladım.
Sevgili Alev;
Seni çok seviyorum, her zaman da seveceğim. Dün gece hayatımda hiç mutlu olmadığım kadar mutlu ettin beni. Sen gittiğinden beri sönük olan kalbimdeki ateş, yeniden canlandı. Onu tekrar söndürmek zorunda olmak inan ki beni çok üzüyor.
Buralardan gidiyorum. Çok uzaklara. Senin iyiliğin için. Bu satırları yazmak o kadar zor geliyor ki.
Sen çok güzelsin, uzun bir hayatın var önünde. Benden çok daha iyilerini bulacaksın ve sana layık olan da bu zaten.
Ne olur unut beni. Ben yokmuşum gibi hayal et. Hiç tanışmamışız gibi. Ben seni hep hatırlayacağım ama sen lütfen kendine bir iyilik yap ve ben yokmuşum gibi farz et.
Seni çok seven Atlas...Kağıdın üstünü ıslatan göz yaşlarımı tutamıyordum. O gitmişti ve ben yanlız kalmıştım. Yavaş yavaş yere çöktüm ve bağırarak ağlamaya başladım. Beni terk etmişti, böyle bir gecenin ardına. Üstelik onu unutmamı istemişti. Çok bencildi...
Kıyafetlerimi giyinip odadan çıktım. Perişan olmuş yüzümü umursamadan yürümeye başladım. Buradan olabildiğince uzaklaşmak istiyordum. Otelin önündeki taksilerden birine atladım ve evin adresini verdim. Kısa bir araba yolculuğundan sonra taksi evimin önünde durdu. Taksiciye parasını verip arabadan indim. Evime yavaş adımlarla yürüdüm ve aynı yavaş adımlarla kendimi yatağımın içine bıraktım. Battaniyemi üstüme çektim ve hiçbir şey düşünmemek için telefonumdan sesli bir müzik açtım. Bir süre akan yaşlarımın yastığı ıslatmasını izledim. Ardından gözlerimi kapayıp yastığımı ağzıma bastırdım ve olabildiğince yüksek sesle ağlamaya başladım. Kendimi tutamıyordum. Tutmak da istemiyordum.
Ağlayarak uykuya dalmak bu aralar en çok alışık olduğum şey haline gelmişti ve yine ağlayarak yeni bir kabusu karşılamıştım.
Nefes nefese uyandığımda saat neredeyse 03.00'ü geçiyordu. Selin uyumuş olmalıydı. Ayağa kalkıp lavaboya gittim. Yüzümü yıkadım ve ne kadar perişan olduğumu söyledim kendime. İğrenç görünüyorum. O anda bir karar verdim. Ben de gidecektim. Burada her şey bana Atlas'ı hatırlatıyordu ve ben artık buna dayanamıyordum. Odama gidip valizimi çıkardım. Bilgisayarımdan en yakın uçak biletlerine baktım. En yakın bilet, saat 05.00'te İzmir-İstanbul uçuşuydu. Bence rahatlıkla yetişebilirdim. Valizime kıyafetlerimi bir güzel tıktım. Selin'e bir not yazıp sonraki ayın kirasını masanının üzerine bıraktım. Selin'in duymaması için sessizce evden çıktım. Bu saatte taksi bulabileceğimden emin değildim. Bildiğim bir taksicinin telefon numarasını tuşladım ve açmasını umdum. Telefonu üçüncü çalışta açtı ve beni almaya gelebileceğini söyledi. Ona kolaylık olması için ana yola çıktım ve beklemeye başladım.
Gelen taksiyi görünce valizimi çekerek ilerledim ve valizimi bagaja attım. Havalimanına gideceğimizi söyleyip koltuğa oturdum. Buraları son görüşüm olacaktı. Dikkatlice etrafı inceledim. Gözümden düşen bir damla yaşı tutma gereği duymadım.
Taksi kısa bir süre sonra durdu ve beni valizimle baş başa bıraktı. Koskoca havalimanına baktım sonra kendinden emin adımlarla içeri yürümeye başladım.
Biletimi alıp uçağımın gelmesini bekledim. Beklerken düşünecek çok şey vardı. Kulaklığımı taktım ve oluşturduğum listeyi dinlemeye başladım. Şarkılar sanki bana yazılmış gibiydi. Her bir şarkıda yeni bir anı canlanıyordu aklımda. İlk önce konseri düşündüm sonra Atlas'ı gizli mekanıma götürüşümü sonra birbirimizi tanımak için buluştuğumuz ve kokoreç yediğimiz günü...
Uçağım anons edilince yerimden kalktım ve uçağımın olduğu kapıya ilerledim. Sıra hızlıca bana gelmişti. Biletimi ve kimliğimi gösterip uçaktaki yerime geçtim. Şansıma koltuğum cam kenarındaydı...
Havalanalı neredeyse 45 dakika olmuştu ve inmemize son on dakika falan kalmıştı. Tüm yol boyunca dışarıyı izlemiştim. Midem yavaş yavaş bulanmaya başlamıştı. Bu aralar kendimi çok stres ediyordum. Büyük ihtimalle yine hasta olacaktım.
Pilot inişe geçince koltuğumun kenarlarını sıktım. Biraz tedirgin olmuştum.Telefonumdan en yakın otellerin olduğu yerlere baktım. Gözüme bir tanesini kestirdim ve taksiciye otelin adını söyledim. Otel yaklaşık on beş dakika uzaklığımızdaydı. Resepsiyonda vakit kaybetmemek için rezervasyonunu telefondan yapmıştım. Yollar bitmek bilmiyordu, zaman geçmiyordu. Tek yaptığım dışarıyı izlemekti. En sonunda taksi bir otelin önünde durunca geldiğimizi anladım. Taksiciye parasını uzatıp otelden içeri girdim. Otel, gayet büyüktü. Doğru oteli seçmiştim...
Resepsiyondan oda kartımı aldım ve odama çıktım. Eşyalarımı kapı kenarındaki dolabın içine koydum ve kendimi yatağa fırlattım. İğrenç hissediyordum. Midem iyice bulanmaya başlamıştı. Ve mide bulantıma baş ağrısı da eklenmişti.Lavaboya koşup içimde ne varsa döktüm. Kafamı arkaya yaslayıp doktora görünmenin iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Aklımdaki ihtimal beni yiyip bitiriyordu. Ama her ihtimale karşı onu da göz önünde bulundurmam lazımdı. Öyle birşey olmadığından emin olmak için otele gelirken eczaneye uğrayıp aldığım hamilelik testini çantamdan çıkardım.
Beklemek beni korkutuyordu. Tuvaletin üzerine oturmuş sonucu bekliyordum. Dizim yukarı aşağı hareket ediyordu.
Telefonumda kurduğum süre dolunca korkarak hamilelik testini elime aldım.Kendi kendime "Hassiktir" diye mırıldandım. Testin üzerinde iki çizgi vardı, bu da pozitif demekti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Kayboldun
RomanceAlev arkadaşlarının zoruyla gittiği bir konserde hayatının değişeceğinden habersizdi. O gamzeli çocuk güzel gülümsemesiyle onun sonu olacaktı. Alev ve Atlas'ın dünyasına hoşgeldiniz. Belki tanımazdım seni o konsere gelmesen... _____________________...