"Atlas ben duşa giriyorum" diye seslendim odamdan. Burada üçüncü günümdü ve alışmıştım. Tam da tahmin ettiğim gibi olmuş ikinci gün hanım hanımcıklığımı bırakmıştım. "Tamam" diye seslendi bana salondan.
Bornozumu valize atmayı unutmadığım için kendimi tebrik ettim. "Havlu var mı?" diye tekrar seslendim içeriye. Cevap gecikmeden geldi. "Banyoda, musluğun üzerindeki dolaptalar. Temizler istediğin gibi kullan." Teşekkür edip banyoya geçtim. Maalesef banyo lifimi getirmemiştim. Mecbur vücudumu da elimle yapacaktım.
İşim bitince banyoda biraz oyalandım ve çıktım. Aynalar buhar olmuştu. Kolumla buharı açıp kendime baktım. Kızıl saçlarım kahverengiye çalmış gözlerim kızarmıştı. Yanımda getirdiğim çeşitli bakım ürünlerini almak için odama gitmem gerekiyordu ama bu halimle dışarı çıkmak istemiyordum. Bakım işini sonraya bırakıp saçlarımı kurutmak için saç kurutma makinasını aldım. Yavaş yavaş saçlarımı kuruturken kapım tıklatıldı.
— Alev, iyi misin?
— Evet, noldu?
— Bi tıkırtı geldi de senden mi geldi anlamadım.
— Yok benden gelmedi. Ben iyiyim.
— Tamam o zaman. İşin bitince gel yanıma.
— Gelirim.Saçlarımı güzelce kuruttum ve taradım, üzerime krem rengi kazağımı altıma ise kot pantolonumu geçirdim.
İşlerim bitince telefonumu kotumun cebine atıp Atlas'ın yanına gittim. "Napıyorsun" diyip Atlas'ın telefonuna ben de bakmaya başladım.
— Atlas
— He canım söyle.
— "Canım" mı dedin demin sen?
— Rahatsız mı oldun?
— Yooo
— İyiÇapkınca sırıtıp yüzüme baktı. Bende daha öyle sırıtma yeteneği yoktu o yüzden yüzümü benzetebildiğim kadar Atlas'a benzetip yüzüne baktım. Yaptığım sırıtış nasıl görünüyordu bilmiyorum ama Atlas'ın çapkın sırıtışı bir anda kahkahaya dönüşünce çok saçma ve komik göründüğümü anladım.
"Kahkahan bittiyse bugünün etkinliğini söyleyebilirsin." dedim Atlas'a.
Atlas her güne bir etkinlik planladığını söylemişti ve bu heyecan vericiydi.
Atlas şöyle bir düşünüp cevap vermek için güzel dudaklarını araladı.— Bugüüün...
— Eveeet...
— Bugüüüün...
— Hadi insanı çatlatma da söyle
— Bugün Uzay'ı yürüteceğiiizYüzüne şaşkın şaşkın baktım.
— Cidden mi?
— Evet. Aslında onu her gün yürüteceğiz. Sadece bugünün ilk aktivitesi o. Hazırlansan iyi olur çünkü tasmayı sen tutacaksın.
— Şaka yapma komik değil.Yüzüme öyle bir baktı ki şaka yapmadığını anladım.
— Hadi koş odana eşofmanını giy ben de gidip üzerimi değiştireceğim.
— Tamam.Demin giydiğim kotu çıkarıp yatağın üzerine attım. Onun yerine valizimden gri eşofmanımı ve siyah oversize sweatshirtümü giydim. İçi pamuklu olduğu için hem sıcak hem de soğuk tutuyordu. Mükemmel bir sweatshirttü. "Hazır mısın?" diye bağıran Atlas'ın sesi ulaştı kulaklarıma. "Hazırım, geliyorum."
Birkaç dakika sonra spor ayakkabılarımızı giymiş Uzay'ın göğüs tasmasını takmıştık. "Ben yürütmesem" diye sızlandım Atlas'a. Sızlanmalarıma kulak asmayıp önümüzden yürümeye başladı. Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde Uzayla göz göze geldik ve bakıştık bir süre. Gözlerimi ondan alıp elimde tuttuğum tasmaya kaydırdım. "Bizi bekle" diye seslendim Atlas'ın arkasından. Beni duymuyordu. Tekrar Uzay'a bakıp kendime birkaç motive edici söz söyledim ve beraber yürümeye başladık. Aslında o kadar da zor değildi. Uzay, uslu bir köpekti. Atlas'a yetişmek için biraz koştuk ama sonunda yanına gelmiştik.
Konu konuyu açmış kilometrelerce yürümüştük. Ayaklarım parçalanmak üzereydi. "Atlas" dedim yorgun sesimle. "Bir yerlere oturalım mı?" O da yorulmuş görünüyordu. "Mükemmel fikir" diye yanıtladı sorumu. Gördüğüm ilk banka oturdum ve Uzay'ı Atlas'a teslim ettim. Atlas Uzay'ın tasmasını bir yere taktıktan sonra karşıma oturdu. Tek kelime etmiyorduk sadece nefes seslerimiz duyuluyordu. "Dönüşte Uzay sende" dedim yorgunluktan zor çıkan sesimle. Başını olumlu anlamda sallamakla yetindi.
Birden kendine gelip masaya kollarını dayadı ve yüzümü dikkatlice incelemeye başladı. "Çok güzelsin" dedi. Sesi fısıltıdan bile kısık çıkmıştı ama duymamı istemişti. Gülümsemekle yetindim. "Seni hak edecek ne yaptığımı sorguluyorum tanıştığımızdan beri" dedi bu sefer. Sesi biraz daha duyulur bir şekilde çıkmıştı.Şaka maka tanışalı neredeyse bir ay olacaktı. Ve bu heyecan vericiydi.
Gülümsemeye aynı zamanda düşünmeye devam ettim.
Bu çocuktan galiba hoşlanıyordum. Galiba değil kesin hoşlanıyordum.
"Aklımda sadece bir soru var sana sormak istediğim. Vereceğin cevaptan hayvan gibi korkuyorum ama içimde kalması daha kötü olur bence." Merakla onun söyleyeceklerini dinliyordum. Ne yapıyordu şu an? Deliler gibi merak ediyordum. "Mesela şunu yapsam kızar mısın?" diyip bana doğru daha doğrusu dudaklarıma doğru uzanmaya başladı. O an o dudakları her şeyden daha çok istediğime emindim. Ona karşılık vermek için biraz da ben yaklaştım. Dudaklarımızın değmesine birkaç milim kala Uzay'ın havlamasını duyduk. İçimden "Şaka mı bu?" diye geçirdim. Biraz sinirlenmiş ve hayal kırıklığına uğramıştım. Uzay, tasmasını çıkarmış ve deli danalar gibi kedileri kovalıyordu. Atlas cebinden bir kutu ödül maması çıkarınca; Uzay kovalamayı bırakmış, Atlasın önünde oturmuş, salya akıtıyordu. Atlas, Uzay'a tasmasını takıp ağzına bir ödül maması attı.
Eve dönüş yolunu el ele ve hiç konuşmadan geçirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Kayboldun
RomanceAlev arkadaşlarının zoruyla gittiği bir konserde hayatının değişeceğinden habersizdi. O gamzeli çocuk güzel gülümsemesiyle onun sonu olacaktı. Alev ve Atlas'ın dünyasına hoşgeldiniz. Belki tanımazdım seni o konsere gelmesen... _____________________...