SENİ HER ZAMAN BULURUM

95 6 0
                                    

5 Ay Sonra

Kendi evime çıkalı iki gün olmuştu. Son eşyaları da yerleştirip kendimi koltuğa bıraktım. Şişen karnım işleri biraz zorlaştırmıştı ama her şeyin üstesinden gelmiştim. Burası gerçekten bir yuvaya benziyordu. Hayranlıkla etrafa göz gezdirdim. Susadığımı fark edip su almak için ayağa kalktım. Paytak adımlarla mutfağa ilerledim. Dolaptan bardağı çıkarıp içini suyla doldurdum. Yavaş yavaş suyumu içtim ve boşalan bardağımı bulaşık makinesine attım. Aynı paytak adımlarla salona ilerledim ve televizyonun kumandasını aldım. Kafama göre bir kanal açıp onu izlemeye başladım. Koltukta iyice yayılıp elimi karnımın üzerine koydum ve bebeğimi sevmeye başladım. Onu sadece annem biliyordu. Başka birine söyleyememiştim.

Televizyonun sesi kulağıma bir uğultu gibi gelmeye başlamıştı. Göz kapaklarım kapanmak için yalvarıyordu. Daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapattım. Hedefim uzunca bir süre uyanmamaktı.

Kapının çalması uykumu bölmüştü ve bunun olmasından nefret ediyordum. Kapıya doğru yürüdüm ve portmantonun üzerindeki aynadan kendime baktım. Tişörtüm yukarı kaymıştı karnım görünüyordu. Saçlarım dağınık bir şekilde her yerdeydi. Tam tabiriyle bok gibi görünüyordum. Saçlarımı dağınık bir topuz yapıp kapı deliğinden bakmadan kapıyı açtım.
Karşımda duran kişi karşısında ne diyeceğimi bilmiyordum.
Donup kalmıştım. "Atlas" dedim zar zor çıkan sesimle. O ise sadece bana bakıyordu. Özlemle. Kapı önünde bir süre bakıştık ve onu içeri davet etmem gerektiği aklıma geldi. Kapıyı ardımdan açıp içeriyi gösterdim. "İçeri gelsene" Sessizce ayakkabılarını çıkarıp salona geçti. Atlas, tekli koltuğa otururken ona, içecek bir şey isteyip istemediğini sordum. Başını olumsuz anlamda sallayınca kendime bir bardak su alıp karşısındaki koltuğa oturdum. Gözleri karnıma kayınca ne yapmam gerektiğini bilemedim. Ona anlatacak mıydım yoksa onun sormasını mı bekleyecektim?

Biraz daha birbirimize baktık. Daha doğrusu ben ona o ise karnıma baktı. En sonunda sessizliği bozarak ilk sorusunu sordu
"Kaç aylık?"
"5" diye yanıtladım sorusunu. Gözünü karnımdan ayırmıyordu. "Bana niye söylemedin?" diye sordu. Sorusuna verecek hiçbir cevabım yoktu. Başımı eğip tırnaklarımla oynamaya başladım. Elini dizine vurup ayağa kalktı. Nereye gittiğini göremiyordum. Oturduğum koltuk aşağı çökünce yanıma geldiğini anladım. "Ben, herşey için özür dilerim" dedi. Pişman görünüyordu. "Sizi... Yani seni yanlız bırakmamalıydım. Çok üzgünüm. Ama bak, buldum seni. Her zaman bulacağım." Eliyle çenemi tutup yüzümü kendine çevirdi. "Beni affedebilecek misin?" Yüzümde samimi bir gülümseme belirdi. Gözlerim yaşarmıştı. İlk göz yaşım vücudumdan ayrılıken kollarımı Atlas'a doladım. Büyük kolları beni sımsıkı sardı. Benden uzaklaşınca gözlerimi sildi ve beni tekrar  kendine bastırdı. Tüm yaralarım iyileşmişti. Sarılması iyi geliyordu ve bu sefer beni bırakmayacaktı...
Bir anda benden ayrılıp parlayan gözlerle bana baktı "Cinsiyeti belli mi?" diye sordu heyecanla. Bu heyecanı beni gülümsetti. Başımı olumlu anlamda salladım. Söylememi bekliyordu. Bekledikçe gözündeki merak arttı. Onun bu hâlini görmek beni mutlu ediyordu. "Kız" dedim mutluluktan titreyen sesimle.
O an ilk kez Atlas'ın gözünün yaşardığını net bir şekilde gördüm. Mutluluktan gülüyordu hatta kahkahalar atıyordu. Bu durum beni de kahkaha atmaya teşvik ediyordu. Bir dakika sonra salonumun rahat koltuklarında birbirimizi sarmış bir şekilde, kahkahalarla sarsılıyorduk.

Birbirimize iyi geldiğimiz, göz ardı edilemez bir gerçekti...

Benimle KayboldunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin