10

173 37 16
                                    

selamm

iyi okumalarr

~~~~

Hyunjin, masaya oturduğu andan beri ağzını açmayan Chan'a dik dik bakarken Chan onu gram umursamadan yemeğini yemeye devam etti.

"Susmak için mi çağırdın beni cidden?" tatsız tatsız ağzına bir dilim salatalık atarken konuştu. Sonunda kafasını kaldıran Chan omuz silkti.

"Önce karnımızı doyururuz diye düşünmüştüm. Felix'le mi yemeyi düşünüyordun yoksa?" Chan'ın asık suratına ve ciddi bakışlarına inanamadı Hyunjin.

"Götünden ne güzel şeyler sallıyorsun sen öyle!" ters ters konuşup masadan kalkmaya yeltendiğinde Chan hızla kolunu tuttu.

"Tamam ya, otur hadi. Önce bir şeyler yiyelim sonra konuşuruz." Hâlâ bozuk olmasına rağmen alttan almayı seçti. Hyunjin'le Felix'i daha hiç tanışmıyorlarken bile yan yana görünce sinirlenmişti. İçi bir tuhaf oluyordu fakat sorunu kendi de kavrayamıyordu. Yemeğe iyice gömülürken ara ara kendisi gibi sessizce bir şeyler atıştıran Hyunjin'e baktı.

Çocuk çok güzeldi. Gözünün altındaki ben onda çok çekici duruyordu. Gerçi Hyunjin'de her şey çekici duruyordu. Omuzlarının üstüne uzanan saçları, arada kulağının arkasına sıkıştırdığı küçük tutam, dudaklarında gezinen dili... Her şeyiyle Chan'ı kendine çekiyordu. Uzun, güzel bacakları vardı. Dünya üzerinde kesinlikle bir manken olmalıydı.

"Dünyada ne iş yapıyordun acaba?" Hyunjin kendisine anlamadan bakınca açıkladı. "Ölmeden önce yani." biraz pişman hissetmişti. Konuyu açtığı için üzülür müydü emin olamadı. Fakat Hyunjin oralı olmadı. Omuz silkerek ayağa kalktı.

"Bilmem, şu anlık buradaki yerimi korumaya odaklanıyorum. Odama geçiyorum, yemeğini yiyip oraya gel." Bakışları masalarda gezindi. "Zaten burada sağlıklı bir konuşma yapamayız.

Chan'a konuşma fırsatı bırakmadan ilerlemeye başladı.

"Zaten kalkalım diyecektim." kendi kendine mırıldanıp biraz oyalandıktan sonra masadan kalktı.

~~~~

"Eee ne konuştun babanla?" Hyunjin yatağına oturmuş ve kapıyı kapatan Chan'a kendisine bakma fırsatı bile vermeden soru sormuştu.

Onun aceleci tavrına gülen Chan yavaş adımlarla yanına oturdu.

"Hoş buldum." muzip bir ifadeyle ona bakarken elini saçlarından geçirdi.

"Öncelikle babam her şeyi biliyor. Ne kadar olayların içinde bilmiyorum ama bu işin başındaki kişi onu bile bunun dışında tutuyor." bakışları Hyunjin'in saçlarında gezindi. "Belli ki amacı bu işi teke tek halletmek."

Hyunjin, garip bir şekilde Chan'ın bakışları yüzünden utanmıştı. Bakışlarını kaçırıp boğazını temizlerken dediklerine odaklanmaya çalıştı.

"Peki ne yapacağız? O kadına yardım etmek zorundayız." Hyunjin gerçekliğinden bile emin olmadığı bir kadın için bu kadar uğraştığına inanamıyordu ama kafasında kurmadığına neredeyse emindi.

"O konuya gelirsek," yavaşça yüzünü Hyunjin'e yaklaştırdı. "Sakın yine rüyamda hareket edebiliyorum saçmalıklarına başlama!" sakin ses tonu yavaşça sertleşirken bakışları da sesine eşlik etmişti.

"Of, sen yardım etmiyorsan ben kendim hallederim! Elimizde yapılacak daha iyi bir şey yok Chan!" sinirle derin bir nefes alan Chan, tehditkar bakışlarıyla ona döndü.

"Seni son kez uyarıyorum. Eğer bana hiçbir şey yapmayacağına dair söz vermezsen asla uyumana müsaade etmem, anladın mı beni?!" Hyunjin, yapamayacağını düşünmek istiyordu fakat Chan'ın bakışları dediği kesinlikle yapacağını anlatmaya çalışıyor gibiydi.

"Birlikte bir yolunu bulacağız Hyunjin! Bunu tek başına halletmeye çalışmayacaksın. Bak, sana hiçbir şey yapmayacağız demiyorum. Ama olanları tam anlamadan böyle bir şeye kalkışamayız!" yapıcı olmaya çalışarak uzun uzun açıkladı Chan. Bir süre bakıştılar. Hyunjin, bir süre düşündü.

Kendi başına ne yapabileceğini bilmiyordu. Gördüğü rüyalar şimdiki zaman mıydı yoksa geçmiş miydi onu da bilmiyordu. Chan'a ise güveniyordu. Birlikte olmaları tek başına olmasından çok daha iyiydi. Her ne kadar şeytanın oğluyla ortak oluyor olsa da...

"Tamam tamam, söz! Ama elimizi çabuk tutacağız, sen de buna söz ver!" Chan sonunda rahat bir nefes alabildiğinde gülümsedi.

"Söz veriyorum. O zaman gece için hazırlan, biraz kütüphaneye bakarız." Hyunjin kafasını sallamakla yetindiğinde de dışarı çıktı.

~~~~

"Sen sağdan başla, ben de buradan başlıyorum." Chan eliyle Hyunjin'e gitmesi gereken yönü gösterirken aceleciydi. Hyunjin de hızla kafasını salladı raflara göz gezdirmeye başladı.

İlk önce rüyalarına odaklanmaya karar vermişlerdi. Hyunjin, henüz büyülerle ilgili bir şey bilmese de Chan bu konuda oldukça iyiydi. Aynı rüyanın içine girebilirlerse Chan, Hyunjin'i de o kadını da koruyabilirdi. En azından o öyle düşünüyordu.

Hyunjin, rüyalarla alakalı ne bulduysa kucağına toplamaya başladı. Chan da birkaç parça şey almıştı. Kütüphanede çok fazla zaman geçirdiğinden çoğu kitabın yerini zaten biliyordu. Oyalanmadan işe yarar kitapları eline aldı.

Gözleri ara ara Hyunjin'e kaydığından biraz daha yavaş kalıyordu. Bir tarafı sürekli çocuğu kolaçan etmek istiyordu.

Dışardan bir tıkırtı duyana kadar epeyce işe yarar kitap toplamışlardı. İkisi de sesi duyunca birbirine baktı. Chan vaktinin çoğunu burada geçiriyordu zaten. Gece gelmesi de şaşırtıcı değildi ama Hyunjin için geçerli bir bahaneleri yoktu. İkisinin burada görülmesi kesinlikle dikkat çekerdi.

"Ne yapacağız?!" Hyunjin panikle fısıldadı. Chan bilmiyorum dercesine omuz silkse de bir yandan düşünüyordu.

"Yanıma gel!" hızla hep oturduğu geniş koltuğa oturdu. Hyunjin de ne yapacağını merak ederek hızla ona yaklaştı. Chan üzerindeki siyah hırkayı çıkarıp hızla Hyunjin'in giymesini sağladı. Onu kucağına çekmesi Hyunjin'i şoka soksa da ne yaptığını biliyor gibi duruyordu.

"Saçlarını gizle," hırkasının kapüşonunu Hyunjin'in başına geçirirken gözleriyle çocuğu rahatlatmak ister gibi bakıyordu.

"Sakın ses çıkarma, ne olursa olsun!" son uyarı Hyunjin'i iyice gerdi.

En kötü ne olabilirdi ki?!

"Orada biri mi var?" yabancı ses onlara doğru yaklaşırken seslendi. Chan, Hyunjin'in kafasını kendine yaklaştırdı. Ne yaptığını bildiği belli de olsa Hyunjin sakinleşmeye çalışmakta zorlanıyordu.

Sesin sahibi yanlarına gelmiş olacak ki Chan bir eliyle Hyunjin'in kafasını tutarak yandan gelene baktı.

"Evet, her zamanki gibi ben varım?! Bir sakıncası mı var?" sesindeki tehditvari hava çok net anlaşılıyordu. Yabancı da bunu anladı.

"Yok efendim, sadece bakmaya geldim." Hyunjin görmese de gözleri onda dolandı. "Misafiriniz olduğunu da bilmiyordum. Daha fazla rahatsız etmeyim." ardından geldiği gibi sakin adımlarla uzaklaştı.

"Gitti mi?" Hyunjin panikle fısıldadı. Chan kafasını iki yana sallarken gülüyordu. Hyunjin ona bakana kadar çocuğun yüzünü yakından izlemeye devam etti.

"Gitmiş işte, ne kandırıyorsun?" sonunda kafasını kaldıran Hyunjin kimsenin olmadığını fark edince Chan'ın omzuna vurarak konuştu.

Chan omuz silkerek yakından baktığı yüzü incelemeye devam etti. Tam Hyunjin de onu seyre dalacakken ileri atılması ikisi için de beklenmedikti.

Ama Hyunjin dudaklarına temas eden dudakları karşılamaktan geri kalmadı.

İkisi de bilmiyordu fakat Chan'ın bu hamlesi kendilerini göz hapsine alan sinsi bir yabancının Hyunjin'in yüzünü görmesini engellemişti. Adam, çocuğun doğru söylediğine ikna olarak oradan uzaklaştı.

~~~~

ya bolum yazamadim resmen ilham gelmiyo arkadaslar

bitmisim ben

dance with the devil | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin