5. BÖLÜM

41 5 0
                                    


Ela, ağzı açık bir şekilde duyduklarını idrak etmeye çalışırken Kerem, ''kapat ağzını şaşkın'' kızın çenesine hafifçe vurarak ağzını kapatmasını sağlamıştı. Ela kafasını sallayarak Kerem'in elinden kurtulmuş ve saçlarını düzeltirken sahte bir kızgınlıkla konuşmuştu.

''Dalga mı geçiyorsun benimle?''

Kerem, ciddi misin dercesine kıza bakarken Hasan amcanın ona seslenmesiyle ayağa kalkmıştı. Salondan çıkan adamın arkasından bakarken gerçekten Tekirdağ'da olup olmadığını sorguluyordu. En son hatırladığı şey kar yağışını izlerken uykusunun çok geldiğiydi.

Dolabı tamir eden marangoz ve Hasan amcayı gönderen Kerem, salona geri geldiğinde camdan dışarıyı inceleyen Ela'ya bakıp, ''ver bakalım numarayı..'' demişti. Ela, koltuğa bıraktığı defteri alıp numarayı Kerem'e verdi. Kerem tam arama tuşuna basmadan, ''adı ne öğretmeninin?'' diye sordu.

''Reyhan..''

Kerem kafasını sallayıp arama tuşuna bastı, ancak telefon kapalıydı. Hoparlöre aldı, ''... şu anda ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.'' Kızın da duymasını sağladıktan sonra telefonu kapatıp yan tarafına koydu. Ela'nın, kapalı telefonu duyunca omuzları düşmüş, morali bozulmuştu.

''Ufaklık, bozma moralini nasılsa açar telefonunu. Belki çekmeyen bir yerdedir.'' Diyerek kıza moral vermeye çalışmıştı. Ela ise konuşmamış sadece kafasını sallamıştı.

''Ben bir kahve yapayım.'' Sağ gözünü kırpıp ayağa kalkan Kerem'e doğru dönen Ela çekingen bir şekilde, ''kitaplarına bakabilir miyim?'' diye sordu.

Kerem kıza dönüp gülümsemiş, ''sormana gerek yok istediğine bakabilirsin..'' demiş ve mutfağa gitmişti.

Ela adeta gözlerinden kalpler fışkırırcasına kitaplığa bakıyordu. Yüzünde çok güzel bir gülümseme meydana gelmişti. Gözüne Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu adlı kitabı çarptı. Uzanıp aldıktan sonra hemen sayfalarını çevirmeye başladı. Yeniden iki kupa ile salona dönen Kerem, kızın yüzündeki güzel gülümsemeyle girişte adımlarını durdurmuş, ona bakakalmıştı. Aradan geçen bir iki dakikanın ardından Ela, yavaşça kitaptan başını kaldırırken, Kerem'de bozuntuya vermeden sanki yeni gelmiş gibi koltuğa doğru adımlamıştı. Kızın kupasını sehpanın üzerine bırakmış, kendi kupasını elinde tutarak koltuğa yaslanmıştı.

''Çalıkuşu.. Çok güzel bir kitaptır.''

Ela, yüzünde hafif tebessümle, ''biliyorum daha önce hem okumuş hem de tiyatrosunu izlemiştim. En sevdiğim kitap.''

Ela'nın kitaba bakan gözlerinin parlaması Kerem'in de yüzünde içten bir gülümsemeye neden olmuştu.

Koltuğun üzerine sağ eliyle oturması için bir iki defa vurdu. ''Gel, az önce içemediğin sıcak çikolatanı iç.''

Ela, kafasını sallayarak kitabı raftaki yerine koydu ve koltuğa oturarak sehpadaki kupaya uzandı.

''Bırakmasaydın kitabı, okumak istiyorsan okuyabilirsin.''

Ela, tam kupayı dudaklarına götürmüşken geri çekip, ''bitiremem ki, hem yarın gideceğim zaten..'' demişti buruk bir gülümsemeyle.

Kerem anladım dercesine kafasını sallayarak kahvesini yudumladı. Hafif sağa dönüp kızı incelemeye devam etti.

Elindeki kupaya odaklanmış, alt dudağını kemirerek küçük yudumlarla sıcak çikolatasını içiyordu. Gözleri mi doldu onun?

Kerem kaşlarını çatmış bir şekilde konuştu.

KARAMELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin