22. Bölüm

2.7K 394 304
                                    

Keyifli Okumalar...

OY SINIRI 190+

Gözlerimi kaç kere açıp kapatsamda yerli yerinde oturan adam bana gerçekliğini kanıtlıyordu. Kafamı hızla Felix'e çeviridğimde onunda benimle aynı duygular içerisinde olduğunu görmek bir nebzede olsa rahatlattı.

"Geldiniz mi çocuklar."

Bay Kang'ın bize sinirli olması gerektiği yerde gülümseyip hiçbir sinir belirtisi göstermeden gülümsediğinde yanımda duran bedenle aynı anda yutkunduk.

Burada tam olarak neler oluyordu?

~~~~~~~~

Hayatımın en çetrefilli zamanlarında karşılaştığım kişiler, olaylar o kadar çok üstüme geliyorduki kendimi acaba gerçek mi, rüyada mıyım diye sorduğum oluyordu. Gerçeklere kör kütük bağlı olan ben artık hiçbir şeye inanmıyor, kesin konuşmuyordum çünkü en son kesin konuştuğumda farklı bir alem keşfettim.

Okyanus alemi?

Dizilere konu olacak maceralı günler ne yazık ki gerçekti. Kitap satırlarında ya da kitap karakterlerinin başına gelebilecek olaylar şu an benim başıma geliyordu. Hayır, klişe şeylerde gelmiyordu ki başıma! Okyanusların prensi, balinalar, kral, dedemin diğer kızı, annemle babamın ölümü...birbirinden kopuk gözüken kişiler aslında köprü yardımıyla bağlanıyordu.

Bu bir kaderdi değil mi? Benim okyanusların prensinin hayatına annemden sonra dahil olmam ya da onun kardeşinin annemle karşılaşması ve beraberinde prens Chan'ı da annemle tanıştırıp küçük yaşta karşılaşmamıza neden olması? Bu bir kaderdi evet. Tesadüf olamayacak kadar güzel planlanmıştı çünkü.

"Sağ ol amca"

Prens Chan müdürün odasında oturan takım elbiseli adamın karşısındaki koltuğa oturup siyah lensli gözlerinin aktarabildiği kadar minnetle baktığında hala daha bir şey bilmeden öylece evimin salonunda oturuyorduk.

Bay Kang'ın odasında duran beden Yeji'nin partisindeki yaşlı amcaydı. O adanın hikayesini anlatıp oraya gitmem için beni cezbeden efsaneler anlatan o adamdı fakat o yaşlı amca ile salonumda oturan beden arasında dağlar kadar fark vardı.

Partideki yaşlı amca günümüz modasına uymayan kıyafetler giyip sakallı iken salonumda umursamazca oturan adam takım elbiseli, yüzü pürüzsüz ve de okyanusların prensi kadar olmasada yakışıklıydı. Beyazlamış saçına tezat dinç duran bedeni birçok yaşlıya taş çıkaran cinstendi.

Soylu olmak galiba güzel genler almak demekti.

Adını bilmediğim lakin prens Chan'ın amcası olduğunu öğrendiğim o adam müdürümüz Bay Kang'a ne demiş, ne konuşmuşlarsa bilmiyorum ama Megaladon'un dişini hem müdüre göstermemiş hem de azar yemeden işten çıkmıştık. Evet, müdür Kang bize kızamamıştı. Günlerdir nerede olduğumuzu sormamıştı, neden telefonlarına bakmadığımızı dahi sormamıştı bize tek söylediği 'çıkabilirsiniz' olmuştu.

Ocean King /Chanmin\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin