0.2

315 35 29
                                    

"Çocuklar! Çocuklar! Saat dokuzu geçmiş çocuklar!?"

Ned'in bağırışı kulaklarımı doldururken yerimden adeta zıplamıştım. İlk bir kaç saniye gözümün ışığa alışmasını bekledim, sonra da beynimin uyanmasını.

"Ne demek dokuzu geçmiş!?"

Gözlerim açılınca karşı koltukta doğrulan Peter'ın şaşkın bakışını gördüm. Gerçi ilk dikkatimi çeken şey birbirine girmiş saçlarıydı. Sevimli görünüyordu.

Kendime geldiğimde Peter'ın birbirine girmiş sevimli saçlarından daha önemli bir durumun içinde olduğumuzu fark etmiştim. Okula geç kalmıştık.

Hepimiz aynı anda yerlerimizden fırladık. Dün kenara bıraktığım kıyafetleri alıp yukarı kata koştum. Adeta ışık hızıyla odaya girip aynı hızda üstümü değiştirdim.

Merdivenlerden koşarak indiğimde Ned ve Peter'ın da giyinmeyi hemen şimdi bitirdiklerini gördüm. Ned'in annesi ona bir şeyler söyledi ve evden çıktık ama koşarak. Yoldan geçen insanlar bize bakıyordu çünkü üçümüz de nefessiz kalmamıza rağmen koşmaya devam ediyorduk.

"Hani alarm kurmuştun Ned!?" diye bağırdı Peter sinirle. Geç kalma olayını fazla ciddiye alıyordu, şu an aramızda en gergin oydu.

"Kurdum ama annem uyuyalım diye kapatmış!"

Ne kadar koşsak da Peter'ın gergin yüz hatlarını görebiliyordum. Zavallı Ned ise çok mahcuptu.

Çok sürmeyen maraton koşumuzun ardından okula varabilmiştik. Peter önde bir arkada hızlı adımlarla geçiyorduk koridoru. Sınıfa ulaştığımızda Peter kapıyı tıklayıp açtı.

"Geç kaldığımız için özür dileriz Bayan Rose girebilir miyiz?"

Üçümüz de bliyorduk derse almayacağını ama Peter şansını deniyordu işte. Bu zalim kadının bir dakika gecikmeye bile tahammülü yoktu. Okul açılalı iki hafta olmasına rağmen kaç öğrenciyi dersinden men ettiğine şahit olmuştum

Bayan Rose kapıya doğru yürüdü, kapı kolunu tuttu ve alaycı bir sesle "Oh biz de tam tenefüse çıkıyorduk Parker. O zamana kadar sen ve arkadaşların dışarıda bekleyebilirsiniz." dedi. Ardından da kapıyı Peter'ın yüzüne kapattı.

Peter kafasını arkaya yatırıp büyük bir of çekti. Ned ise kafasını eğmişti.

"Yaptığını beğendin mi Ned?" diye hafifçe bağırdı Peter. Kaşlarım çatarken  o tarafa döndüm. Ona 'Ne yapıyorsun sen?' bakışı attığımda gözlerini kaçırdı.

"Üzgünüm."

Dudağımı büzüp üzgün olan Ned'in koca bedenine kollarımı sardım. "Üzülme Ned senin suçun değil."

"Yine de üzgünüm."

Peter'a bu sefer oldukça ciddi bir bakış attığımda önce biraz sağa sola bakıp sonra Ned'e yaklaştı. Konuşmaları için Ned'den ayrıldım.

"Biraz fazla tepki verdim sanırım-"

"Sanırım?" diye çıkıştığımda Peter lafını düzeltti.

"Tamam fazla tepki verdim. Özür dilerim dostum. Beni affeder misin?"

Ned hemen gülümsedi. "Tabii affederim be kanka!"

Uzun çaklaşmayı yapacaklarını anlayınca bir adım geriledim. Emin ol izlemesi çok sarıyor. O yaptıkları şey bitince üçümüz de yere oturup duvara yaslandık.

Ned "Şey, annem çantama koymuş." dedi ve iki sandviç uzattı bize. Birisini kendime alıp diğerini Peter'a verdim.

"Ned, sen de iyi ki varsın."

telekinesis | avengers & stHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin