1.3

82 11 24
                                    

"Friday, onları içeriye al."

Tony, hızlı adımlarla mutfaktan çıkmıştı. Natasha gülümseyerek Jane'e baktı. "Ortalık biraz karışabilir. Hadi gidelim."

İkili birlikte Tony'nin arkasından gitti. Jane neden ortalığın karışacağını anlamamıştı ama bunu sormadı. Sessizce Natasha'nın yanında yürümeye devam etti.

Kumral adam yerleşkenin dış kapısına geldiğinde kapı otomatik açıldı. Gözleri otomatik olarak bahçede dolaşırken ileride, ona yaklaşan iki silüeti gördü. Kimin kim olduğunu anlamak zor değildi. Tony ellerini hırkasının cebine yerleştirdi ve yavaş yavaş yüzleri beliren çifte baktı.

"Bay Stark."

"Vision."

Tony'nin gözleri diğer misafirine gitti. Yüzünde sert bir bakış vardı. Anlaşılan hala Tony'den hoşlanmıyordu. Ama adam bunu zaten biliyordu. Beklediği tepkiyi almıştı.

"Bugün gelmenizi beklemiyor-"

"Çocuk nerede?" Wanda düz bir ses tonuyla sordu. Tony'le sohbet etmek en son istediği şeydi yaşananlardan sonra. Buraya sırf Jane için gelmişti.

Tony hafifçe kaşlarını kaldırdı ve her zamanki oyuncu ifadesini takındı. "Demek konuşmak yok. Peki. İçerid- ah, gelmişler. İşte burada."

Turuncu saçlı kadın kapıya baktı. Önce Natasha'yla, sonra Jane'le göz göze geldi. Yüz ifadesi yumuşarken onlara doğru birkaç adım attı.

"Hey, merhaba. Ben Wanda." dedi şefkatli bir şekilde. Şu koca dünyada az da olsa ona benzeyen birini bulmak ona iyi gelmişti. "Senin adın ne?"

Jane cevap vermeden önce Natasha'ya baktı. Sanki ona güvenip güvenemeyeceğini soruyor gibiydi. Nat, ona onaylayıcı bir gülümseme ile karşılık verince yanıtladı.

"Jane."

Wanda gülümsedi. İsmini zaten bilmesine rağmen ilk defa duymuş gibi yaptı. "Çok güzel bir isim. Tanıştığımıza çok memnun oldum."

Wanda, Nat ve Jane içeriye girerken Tony arkalarından baktı ve küçük bir iç çekti. "Demek hala bana bozuk." diye mırıldandı. Vision da onun gibi hafifçe iç çekti.

"Konuşmayı denedim ama beni susturdu."

Kumral adam sustu, buna modu düşse de her zamanki gibi duygularını içine attı ve yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. "Hadi içeriye girelim."

***

Jane, Wanda'ya hayat hikayesini anlatmıştı. Kimi zaman detaylarıyla, kimi zaman da dümdüz. Ara ara gözleri doldu, bazen güldü. Wanda onu sabırla ve büyük bir dikkatle dinledi. Onun yaşadıkları ile kendininkileri karşılaştırdı. Ama açıkçası, ikisinin de denek olarak bu güçleri kazanması dışında bir benzerlik göremedi. Üstelik ikisinin de gücü telekinezi olsa da, yapma şekilleri ve etkileri de farklıydı. Bu da deneylerin birbirinden bağımsız olduğunu gösteriyordu.

"Anladım." dedi Wanda kalın sesiyle. Kısa bir iç çekişle oturduğu koltukta arkasına yaslandı. O da Jane'e kendi hikayesini anlattı. Stark Endüstrilerinin evini yıkmasını, Hydra tarafından denek olarak kullanılmasını, erkek kardeşini kaybedişini, Avengers'ın ona sahip çıkmasını, Tony'nın o ve diğer Avenger'ları hapse attırmasını.

Jane bunları dinlerken hayal kırıklığına uğramıştı. Tony'e çok sinirlenmişti. Wanda'nın ailesini kaybetmesinin sebebinin Tony olduğunu düşünüyordu. Bu doğru değildi, ama yanlarında bunu onlara söyleyecek kimse yoktu. Odada baş başalardı.

"O yüzden ben ve Vision Sokovya'ya taşındık. Sakin bir hayat yaşamaya çalışıyoruz, tabi bu ne kadar mümkünse." diye bitirdi sözlerini turuncu saçlı kadın. Jane'in dehşete düştüğünü biliyordu, ama onun gerçekleri bilmeye hakkı olduğunu düşündü.

telekinesis | avengers & stHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin