Eski Bir Efsane,Poseidon'un Safir Kılıcı ve Safir Taç

3 0 0
                                    

Çok eski zamanlarda denizleri tehdit eden karanlığın en derini bir gölgeden bahsedilir, dilden dile aktarılan bu efsanenin gerçekliği bilinmesede bu efsanenin bir gün gercekleşeceğine inanan Ava kütüphanesinin derinliklerine dalmıştı. Efsanede bahsi geçmekte olan safir taç ve kılıç doğru kişinin ellerinde hem dünyaya bir kalkan olacak hem de dünyayı tüm kötülüklerden arındırabilecekti. Saatler su gibi akarken Ava hala net bir bilgiye ulaşamamış efsanevi iki nesnenin nerede olduğuna dair en ufak bir ipucu yakalayamamıştı. Efsanenin anlatıldığı kitabı yeniden eline aldı ve okumaya başladı:

Çok eski zamanlarda Zeus göklerdeki hakimiyetini yeni ele almışken denizlere kardeşi Poseidon'u görevlendirmiş ve bütün o büyük sulara,deniz canlılalarına hükmetmesi üzere emir vermişti. Poseidon ise gücüne güç katması için Hephaistos'dan daha önce emsali görülmemiş bir asa yapmasını istemiş ve denizlerin altına görkemli sarayını yapılması için bütün deniz canlılarını işe koşmuş kısa zamanda saray bütün görkemiyle inşa edilmişti. Hephaistos ise vakit kaybetmeden Poseidon'un huzuruna çıkmış yaptığı Trident'i sunmuştu. Huzur hakim olan deniz altında su perilerinin ferahlatan ezgisi duyulmaya başladığında bütün deniz canlıları mutluluğun doruklarına ulaşmıştı. Yeryüzündeki insanlar ve diğerleri ise çeşitli zamanlarda sunaklarla Poseidon'u anar ondan kendilerini suyun gücü ile şifalandırmasını dilerlerdi.
Poseidon'un Olymposta olduğu bir gün Zeus gökyüzünde açtığı buluttan yeryüzünde neler olup bittiğini seyrederken kulağına hain planın sessiz çığlıkları doldu. Planı yapan cadı tüm gücünü insanlık ile birleştirmiş insanlığın denizlere hükmetmesi ve dahi Poseidon'un ölmesini diliyordu. Bu güçlü cadı Poseidon'un eski aşığıydı ve yenilmez gücünü masum su perilerinin kanından alıyordu. Poseidon aşkına karşılık vermedikçe öfkesi korlanmış ateşe dönmüş seneler süren bir planın ilk kısımlarını devreye koymuş, insanlarin öfkelerini bir bıçak gibi bilemiş ve denizleri kirletmeleri için onları yüreklendirmişti. Bunu yaparken de insanlığa fırtınaları ve Poseidon'un öfkeli olduğu zamanları çarpıtarak anlatıyor ve kullandığı büyülü sözlerle onları bu yalan yanlış bilgilere inandırıyordu.Bunca zaman huzur içine olan denizler için felakat çanları çalmaya çoktan başlamış neyse ki Zeus'un parlak gözleri bu olayı kardeşinden önce görmüştü.
-Gel kardeşim dedi sakin kalmaya çalışan ses tonu ile...
--Bazı yerlerdeki fırtınalari dindirmem gerek nedir bu kadar önemli olan Yüce Zeus ??
-İnsanlar.... insanlar sevgili kardeşim yaptıklarını görüyor musun yaklaş... Biz onlara diledikleri her şeyi verdik ve onlar yine bizi inkar etmeye unutmaya başladılar...
--Bu... bu nasıl olur nasıl cüret edebilirler böyle bir şeye denizlerden bu kadar faydalanıyorken üstelik....
-Onların hamuru böyle kardeşim arada inançlarını tazelememiz ve biz tanrıları gerekiyor.
-- Yüce efendim Zeus.... Ağabeyim... Ben onların tek başlarına böyle bir şeye cüret edebileceklerine inanmıyorum,senin verdiğin zeka,akıl mantık ürünü olama bunlar,izin ver kendi yöntemlerimle sonuçlandırayım bu işi...
-Posei sevgili kardeşim Hellespont'dan başlayan bu yangın bir çığ gibi büyüyor. Hemen bir şeyler yapmazsak bütün denizleri etkisi altına alacak ve hiç canlı kalmayacak.
-- Yüce Zeus bütün tanrı ve tanrıçalar inansınlar ki bu iş burada kalmayacak.
Bir hışımla Olympostan inen Poseidon denizin altına dalıverdi. Mercan kayalıklarının yanıbaşında en sevdiği köşelerden birinde düşünmeye başladı. Bu işin nasıl başladığını öğrenmenin yolu insanların arasına karışmaktı. Vakit kaybetmemeliydi. Hermesi huzuruna çağırdı ve Zeus'a bir haber göndermek istediğini söyledi.
_Yüce Efendi Poseidon nedir benden dilediğiniz dedi altın pırıltılı ses tonu ile Hermes..
-Hemen Zeus'a ulaştır bu isteğimi Hermes göklerde yeryüzünde hatta denizlerin içinde eşi benzeri bulunmayan bir eş isterim kendime isterim ki yeryüzündeki insanların arasına tıpkı onlardan biri gibi karışabileyim, bu kraliçe insanların gözdesi olsun ve dahi onların bu kordan öfkelerini sesinin,güzelliğinin ve aklının yağmuruyla su gibi örtsün. Kraliçem bundan böyle benim yanımda olacak benim krallığımda gücüme güç katacak..
__Denizlerin bütün mavilikleri aşkına hemen emrinizi yerine getiriyorum Efendi Poseidon, dedi ve altın kanatlı pabuçları havalandı. Zeus bu isteği yerine getirmek için tüm diyarların en güzeli, en bilgesi ve en zekisi bir kadın seçmesi gerektiğini biliyordu. Olympos 'ta denizlerin kirletilmesiyle puslu bir hava hakimken bu iş için kimin uygun olacağını bulmuştu çoktan fırtınaların efendisi. Amphitrite hem ona sadık bir eş olacak hemde bütün denizin dibindeki her şeye hakim olduğundan bu vahşete kolaylıkla çare olacaktı. Kolay bir şey olmayacaktı ve henüz ismini bilmediği bu karanlık ile savaş Poseidon'u her yönden üstün çıkarıp hem şu anı hem de gelecekte oluşacak tehlikeleri ön görüp önleyebilmeliydi.
Dalgın düşüncelerinin arasında bir ses duydu. Ses o kadar derin ve içtendi ki tüm bu puslu havayı biranda dağıtıvermişti. Amphitrite tüm doğallığı, içtenliği , zerafeti ve saygısı ile yaklaştı hem efendisi hem kocası Poseidon'a...
-Efendim, Yüce Poseidon, Gök Tanrı Zeus'un emriyle huzurunuzdayım. Ne dilerseniz yapmaya hazırım dedi güzel Amphitrite... O gün bütün okyanuslar sevgilisine kavuşmuş gibiydi.
Bu sevgiden Proteus doğdu. Kahinliği ve bilgeliği Olympos'ta yankılanır oldu. Daha minicik bir bebekken minik ellerini babasının yüzüne koydu ve gördüklerini babasına da gösterdi. Gördüklerinden sonra bu kirli oyunun ardındaki gücün tahmin ettiği kişi olduğunu anlayan ve hemen yola çıkan Poseidon karanlık kraliçe İris'i tahmin ettiği yerde buldu. Karanlık yer altı mağarasının puslu havası hakimken Poseidon sakinliğini korumaya çalışarak mağaranın ortasına indi. Kuru kafa ve kötü ölümcül ruhların büyüleriyle sarılı karanlık tahtında oturan İris ,Poseidon'u görünce arzunun kollarına teslim olmaya direndi ve tiz sesli kahkahası ile: -Demek sonunda varlığımı hatırladın aşkım bu kadar çabuk beklemiyordum seni.

 Kuru kafa ve kötü ölümcül ruhların büyüleriyle sarılı karanlık tahtında oturan İris ,Poseidon'u görünce arzunun kollarına teslim olmaya direndi ve tiz sesli kahkahası ile: -Demek sonunda varlığımı hatırladın aşkım bu kadar çabuk beklemiyordum seni

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-Deniz perilerime neler yaptığını bilmiyor muyum sandın? Senin içindeki bu kötülük seni alt etsin diye geçirdiğimiz güzel zamanların hatrına seni hep bağışlamadım mı ben!
Sesinin karanlık tonunu kullansa da suyun efendisi kendini koruyabiliyordu.
--Hahhhh! Bağışlamak mı Zeus ve sen aşkım bana ne verdiniz? Kendiniz görkemli hayatınızı sürdürürken ben acılardan bedenimi kavurdum yüreğime katranlar döktüm. Bu defa bu kadar basit değil aşkım yıllardır kendimi bugüne hazırlıyorum o görkemli tahtınızı yerle bir etmek benim için en büyük zevk olacak ve yerine oturduğumda dünyayı ve insanlığı ayaklarımın altına sereceğim. Bir zamanlar sizin aptal babanızdan çalarak aldığınız bu taht sizin sonunuz olacak.
-Nedir senin öfkeni bu kadar keskinleştiren kendi kanımdan oğlumu bile bana karşı kullanmadın mi zaten ?
-Beni, duygularımı, aşkımı elimden aldın sen ... O aptal ağabeyinin aklına uydun ve gölgesi olmaya mahkumsun bu yolda her şeye ama her şeye razıyım...
--İris... öfken gözünü kör etmiş anlaşıldı ama nasıl olurda geçmişi unutursun? Seninle ağabeyimin arasında kalkan olmadım mı defalarca? Kendi tarafını seçen sen değil misin? Şimdi kalkmış bana neler anlatıyorsun?
Öfkeden köpürmeye başlayan Poseidon bir hareketiyle cadıyı havaya kaldırdı ve yayılan mavi ışığa onu tutsak etti. Karanlığın kraliçesi pes etmeye niyetli değildi. Zihninde yarattığı devasa karanlığı Poseidon'a gönderdi ve bir an için dengesi bozulan denizlerin efendisinin elinden kurtuldu kendine karanlığın en koyusundan katran karası bir kalkan yaratıp ortadan kaybolurken mağarada tiz sesi yankılandı:
Hazır ol aşkım bu hesap daha kapanmadı yakında yeniden karşılaşacağız.

Her iki taraf içinde savaş çanları çalmaya başlamıştı. İris, insanlığın öfkesini harladıkça öfkesine öfke katıyor, siyahın bulanıklığından olan ruhu iyice çamurlanıyordu. Yer altında ve yer üstünde ne kadar kötülük kaynağı varsa kendi safina çekmeyi başardı. O sırada Poseidon ve Zeus büyük savaş için en kuvvetli askerleri ve yaratıkları itaaate çağırdı. İnsanlar ikiye bölünmüştü çoğu hala tanrılar tanrısının yanındaydı ve onlarda orduya katılmaya niyetliydi. Bu Zeus'un insanlığa olan inancını bir kalkan gibi sarmasına ve insanlardan güçlü olan şifacılara bahşettiği ile onlari bu savaşın en degerlilerinden yapmasına sebeb oldu. Göklerde ve yerde ne kadar canlı varsa bu kanli olaya şahitlik etti. Tam 9 yıl süren bu ve İris'in Zeus'un oğullarından birini öldürmesiyle başlayan savaş denizler efendisi Posedion'un dahice planı sayesinde İris'in ruhunun safir kılıç ile parçalara ayrılıp her bir parçanın yeniden birleşmesin diye Pandorra'nın kutusuna konulup denizlerin altında farklı köşelere gömülmesiyle son buldu. İnsanlığın cezasını Zeus kesti. Ve kendisine inananları bağışladı, denizlerin temizlenmesi ve insanlığın inancının tazelenmesi güzel kraliçe Amphitrite ve Proteus'a bırakıldı. Sunaklar hazırlandı yeniden şenlik ateşleri yakıldı. İnsanlar eski huzurlu hayatlarına geri döndüler , şifacılar ise daha da güçlenerek insanlığa hizmet etmeye ve yeni şifa kanalları bulmaya başladılar.
Ava kitabın kapağını sıkıca elinde tuttu. Bu eski savaşın kehanetlerini çok iyi biliyordu bu safir kılıç ve tacı bir melez( yine karanlığa karşı) bulabilecek ve yalnızca o görüp o kullanabilecekti. Torununa bunu anlatmadan önce nereden başlaması gerektiğine dair bir ipucu bulmayı planlayan Ava başka bir yol denemeliydi. Denizlerin dibinde yaşayan yakın dostu kâhin Arabella'yı ziyaret etmeye karar verdi.

GERÇEĞİN SESİ- Xana'nın dönüşümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin