0.9

225 20 23
                                    

Tüm her şeyi kenara atıp çöp gibi yaşamaya bayılan kim var? En azından bunu okuyanlardan birkaçı bile olsa burnunu bir yere sürtmeden veya başı dertten eksik olmayan birisi olarak bunu tüm açık gönüllülüğümle söylüyorum, köpek gibi yaşamayı seviyorum.

Toya ile olan kısa sohbetlerimiz ilerliyordu. Yani, sokak aralarında olan küçük buluşmalar ayarlıyorduk ve bundan hoşnuttum. Belki sayfalar önce sizlere onu hayatımdan çıkarmam gerektiğini sıralıyordum fakat... Pf, yalan asla ağzımdan eksik olmayacak. Fakat, Toya ile yaşadığım adrenalin gerçekten çok güzeldi. Geçenlerde beraber küçük bir kahraman sığınağını patlatmıştık. Dabi'nin Stain'ni örnek alan felsefesi için büyüyen bir filiz olarak bana zehrini akıtma fikri sanırım onu bu yolculuklara cezbeden şeydi. Emin değilim. Sadece onun nefes aldığını bilmek, çocukluktan bana kalan bazı şeyleri harekete geçiriyordu.

"Gene nereye daldın?" Kalın sesiyle beni uyardığında ona döndüm. "Hiç. Yürü, yaranı saralım." Küçük bir hasılattan dönüyorduk. Endeavor'un finansal bir hesabını patlatmıştık, polislere yakalanmayacağımızı garanti ettiği terkedilmiş bir eve getirmişti beni. Yanıklarını tutan demir piersinglerin arasından sızan kan onu şevke getirmişti galiba. Acıdan zevk almayı kenara bıraktım, hiçbir şey hissetmeyen ben için bile acı vericiydi. Onu terler ve kanlar içinde tüm çabasıyla görmeyi -kan kısmı hariç- özlemiştim.

Terkedilmiş eve girdik, soğuk ve tozluydu fakat pis yatağa uzanmaktan çekinmemişti bile. "Ceketini çıkar. Yaralarına bakayım." Bana göz devirdi, "Gerek yok. Ben hallederim, sen bana şu şişeleri aç," dedi ve yatağın kenarındaki alkol şişelerini gösterdi. "Alkolü dezenfektan olarak kullanırız. Sargı vat bende, saralım en azından." Bel çantamdan sargıları çıkarttığımda bende neden sargı aradığını merak eden gözlerini devirdi, "Küçük bir kız için çaldım. Eh tabii emin ellerde. Rica ederim." Bana dik dik baktığında kıkırdadı, "Sen... Kisaki'yi delirten kız!" Poz verdim, eğlenceliydi. Kızı bizzat All Might'a teslim edip uzaklaşmıştım ondan. Gerçi, elma şekerini bayağı seviyor gibi görünüyordu. "Neyse, doğrul."

Daha fazla bana karşı gelmeden doğruldu. Ceketini ve geniş, V yakalı t-shirt'ünü sıyırdım. Vücudundaki kesiklere hızlıca koparttığım badime alkol döküp elimden geldiğinde dezenfekte ettim. "Alevlerini kullanabileceğin en düşük ısıda kullan. Şu haline bile umursamazsın." Başı cam tarafına çevrili beni dinliyor gibi de görünmüyordü. Kanlanan üstümün parçasını kenara koyup sarmaya başladım. Önüne geçtim. Hafifçe aralık olan dizlerinden dolayı omzundan sarkıtamıyordum sargıyı, "Bacaklarını ayır azıcık." Bana döndüğünde mavi gözlerini kaçırdı. Sebepsizce çemkirdi ve bacaklarını ayırdı. Bende sargıyı sarmaya devam ettim fakat elime damlayan kan ile başımı kaldırdım.

Gözünden kan mı damlıyor?

"Gözüne ne oldu?" Elinin tersiyle gözünü sildi, "Göz torbalarım yandığı için böyle, dert edilecek bir şey değil."

Duygusal olması için bir sebep yok ki?

"Neden ağlıyorsun?" Sargıyı sarmaya devam ederken çalan sirenlerle irkildik. Beklemiyordum bu manyakların bizi bu denli takip edebileceklerini. Toya ile gmz göze geldiğimizde onu yavaşça kaldırdım. "Saklanaca -"

Bana solumuzda kalan kapağı gösterdi. Taştan bir kapaktı gerçi. Kilimi kapağın üstüne çekip kapaktan tünele girerken sessizce pis ve ağ dolu tünelden evin uzağına çıktık. Fakat aklım hala neden ağladığındaydı. Toya kolay kolay ağlamazdı, en azından çocukken. Genelde heyecanlandığında gözleri dolardı.

Heyecanlandığında...

Üstüne ceketini giydirdim ve soğuk ara sokaklardan ilerlemeye devam ettik. Sessizdik. Yol ayrımında sanırım ligin kaldığı o iğrenç yere gitmek için bana döndü. Vedalaşmak istediğini düşünmek yanlış olmazdı. Ona döndüm, "Şu harika arkadaşlarına söyle, yaranı güzelce temizleyip sarsınlar." Bana döndü. Saçları arasından gözlerini seçmeye çalışırken başını kaldırdı ve üstüme yürüdü. Zaten dar sokakta nefes alabileceğim alanı kısıtlarken ne düşünüyordu, aklından neler geçiriyordu kesinlikle emin değildim. Sıcak nefesi yüzümü kızılla boyadı, yanık alt dudağı yukarı kıvrıldı. Ne yapmaya çalışıyordu!

Neden heyecanlandım?

"Akumu. Neden benimle ilgileniyorsun?" Sorduğu soruyla gözlerimi yumdum ve nefes aldım. Buna ihtiyacım vardı, "Çünkü yaralanmıştın." Kısa kesip kurtulmak istesem de kolunu kaçmamam için yana koydu. Üstümde kurduğu baskı beni sinirlendirmişti. "Bunu benden biraz daha uzak bir şekilde de sorabilirsin."

"Böylesi daha eğlenceli."

Yüzünü bana yaklaştırdığında olduğum yere çakılıp kalmıştım. Yabancı birisi olsaydı asla çekinmezdim. Bu tür işlerde yani... Ama Toya için bu... Geçerli değildi. Bu heyecan ve bu hareketler benim için ölüm fermanıydı.

Yutkunmaktan bir şey yapamadım. Burnunu kulağımın üstüne, saçlarıma sürttü, bu yüzden gerildim ve titremeye başladım. Tüm ısı gitmişcesine titriyordum. Başını benden uzaklaştırdı. Diğer elini kaldırdı ve çenemi baş parmağı ile kavrayıp kendi yüzüne bakmam için kaldırdı. "Kızıl gözlerin bana görmeyi en çok sevdiğim şeyi hatırlatıyor." Yutkundum. Bu benim için çok fazlaydı. Bayılacak gibiyim, lütfen git artık Toya! Eğlencenin sırası değil. Uzaklaşmasını söylemek istesem bile yapamadım, asla yapacak güçte değildim. Sanki bir şey tüm enerjimi çekmişti.

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı, dudaklarını dudaklarım üzerine koyduğunda tüm şaşkınlığım ile gerçekten ruhumu bırakıverecektim olduğum yerde. Bu çok fazlaydı, bu çok fazlaydı, bu beni öldürecek gibiydi.

Titrmesem bile kaskatı kesilmiştim.

Daha fazla ileri gitmedi. Benden uzaklaştı ve saçlarımı birbirine karıştırdı. Bir şey demeden uzaklaştığında onun gittiğine emin olduktan sonra tüm bedenim öylece kendini bıraktı. Dizlerim üstüne düştüğümde gözlerimden akan yaşlara asla engel olamadım. Bu korku muydu, sevgi miydi bilmiyorum ama tekrar yaşanmasını istemiyorum, bundan eminim.

~•~

~•~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hmhmhmhmhm, sanırım gerçekten yorgunum :)

Nasılsınız?

悪夢 - Villain Y/N × BnhaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin