1.7

130 13 8
                                    

"Ah! Çok tatlısın Akio-kun!"

Ne olduğunu söyleyeyim...

Shoto ve o KFC menüsünün ısrarları neticesinde öğrenci yurdundaydım ve tek mantıklı sebep ise Deku'ya göz kulak olmaya devam etmemdi.

Oğlumu da bu deli cümbüşü ortasına sokmuş olmamla daha da sinirlerim bozulmuştu!

"Gözleri aynı senin gözün gibi Tododoki!" Pembe kısa saçları olan kız şeker komasına girerken görünmez olan kız onu koltuğa kaldırmıştı. Solumda oturan Shoto hafifçe Akio'ya eğildi. "Gerçekten çok tatlı."

"Sağol, bunu söyleyen bininci kişi falansın şuan."

Derin nefesle ayağa kalktığımda benim için ayarladıkları odaya ilerledim. Akio'nun uyku saati gelmişti ve cidden aşağıdaki gürültüye katlanamıyordum bile. Odaya girip kapıyı iki defa kitlediğine emin olunca hızla yatağa oturdum ve gözlerinden uyku akan oğlumun son kez karnını doyurmak için yatak başlığına yaslanıp göğsümle onu buluşturdum. Kapanan gözleri ve hareket eden ince dudakları arasında çıkardığı doyumsuz sesler neden bilmiyorum ama beni mutlu ediyordu. Fazlasıyla mutlu ve huzurlu hissediyordum böylesine cehenneme dönmüş bir zamanda.

"Sanırım sen gerçekten de annenin oğlu olacaksın, Akio." Mavi gözleri arasındaki masumluk artık beni korkutmuyordu. Hatta güç veriyordu, babasının o kirli ellerindeki kanın ona bulaşmaması için güç alıyordum. Annemden kalan bu masumane duygular oğlumda filizlensin istiyordum.

Beyaz tenindeki şişkin yanakları arada kıvrılıyordu. Sanırım güzel bir rüya görüyordu. Onu göğsümden ayırıp yanıma yatırdığımda üstündeki zıbının uzun kolları arasındaki gevşeyen parmaklarını okşadım. O çok güzeldi, fazlasıyla güzel ve masumdu.

"Pşt."

Balkon kapısını açan Hawks ile sağıma döndüm. "Akio-kun uyuyor mu?" Başımla onu onayladığımda dışarıdan gelen fırtına seslerini engelleyen sürgülü kapıyı kapatıp kitledi. Ardından yatağa oturdu, "Nasılsın," diye sorduğunda gözleri Akio'nun üstündeydi.

"Bir gelişme yok mu?" diyerek konuyu sadede getirdim. Bana döndü ve gülümsedi, "Henüz yok ama eminim olacak."

Bu his neydi böyle?

Kendimi gülümsemekten alıkoyamıyordum.

"Sen nasılsın?" Bana tekrar o hissi anımsatan gülümsemesiyle sorduğunda yutkundum. "Bayağıdır seninle böyle konuşamıyoruz ne de olsa?" Hafifçe bana yanaştığında derin bir nefes verdim.

"Seni sevdiğimi, değer verdiğimi falan mı sandın sen?"

"Akumu?"

Ayağa kalktım ve derin bir nefes verdim.

"İyiyim Hawks -"

Kolumu tuttuğunda ona döndüm. Çatık kaşları arasında memnuniyetsiz ifadesi ile fısıldadı, "Konuşacağız, bu hal ve tavırlarınla ondan veya duygularından kaçamazsın."

Ondan kaçmak?

Beni oturttuğunda elimi tuttu ve bırakmadı. Tok sesini temizledi. "O an yaşadıklarını sana hatırlatmak gibi bir şey yapmak istemiyorum ama bundan kaçmak sana zarar veriyor." Elimi sıkan çıplak ellerinden gözlerimi ayıramazken boştaki eliyle çenemi nazikçe kavradı.

Buna izin veriyorum. Bana böyle dokunmasına, konuşmasına.

Bunu neden yapıyorum? Buna neden göz yumuyorum?

"Neden sadece ağlamıyorsun? Herkesin güçsüz olduğu anlar vardır, bunu en iyi senin bilmen gerek."

Titreyen dudaklarımın farkına vardığımda beni kendine çekmiş, sarılıyordu. İrislerim titrerken etrafın bulanıklaşması ile gözlerimi kırpıştırdım. Yanağımdan akan sıcak yaşlar onun bej rengindeki ceketi tarafından emilirken boştaki kollarım sadece sarkıyordu. Kulağıma sadece, "Senin suçun değildi, sadece rahatla ve ağla." diye fısıldıyordu.

Suç?

Ben kendimi mi suçluyordum ki?

Bunu nereden çıkartıyordu ki?

"Keigo -"

Beni uzaklaştırdığında kızarmış yanakları ile bana bakıyordu. Yüzündeki kaslar anlamlandıramadığım bir biçim almıştı ve neden göğsümün patlamak üzere olduğunu da anlamdıramıyordum.

En son... Korkmuştum.

Toya beni... Öptüğünde korkmuştum.

Ama şuan korkmuyordum bile.

"Neden bana böyle davranıyorsun?" diye sorduğumda yutkundu. Başını Akio'ya çevirdiğinde sulanmış gözleri ve gevşeyen ellerinden gözlerimi ayırdım. "Boşver. Başka zaman konuşuruz bunu."

Akio'nun yanağını işaret parmağı ile okşarken içimde yerine koyamadığım yap-boz parçalarını düzenlemeye çalışıyordum. Bu kadar aptal olamazdım. Ona karşı... Bir şeyler hissedemezdim!

Cidden, asla uslanmayacağım.

"Beni sevme Hawks."

Bana bakan gözlerini üzerimde hissettim. Buna dayanamadım bile. Bana öyle bakmasını istemedim.

Cidden, çok zayıfım. İşe yaramaz bir aptalım.

"Seni sadece kullanacak bir insanı sevip kendini aptal yerine koyma."

Doğruldu ve önüme geçip dizleri üstüne çöktü. Birleşmiş dizlerimi umursamadan ellerini üstlerine koydu. "Beni sadece kullanacaksın yani, öyle mi?"

Gülümsedi ve eli yanağıma uzandı.

Dokunma bana. Yapma.

"Memnuniyet duyarım Nigai-chan."

~•~

Offf bölüm bok gibi oldu aq

Sikm böle işi ben çeviri yapmaya gidiyorum

悪夢 - Villain Y/N × BnhaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin