1-Benchmate

2.7K 149 159
                                    

Aile nedir? Kendini onlarla bir bütün hissettiğin kişilerdir, değil mi? Bu Lee Minho için geçerli değildi. Aile sorundu onun için. Ailesi yüzünden sağa sola sürüklenmişti hep. Şu an ise teyzesinin yanına gönderilmişti. İlk defa stabil bir hayatı olacağını hissetti.

Yeni okuluna adımını attı. Yeni hayatının başladığını hissetti. Yavaş adımlarla içeri girdi. Etrafa göz gezdirerek yürümeye başladı. Çoğu kişinin gözü onun üzerindeydi, ama onun umrunda değildi. Öğretmenler odasının önünde durdu. Kapıyı tıklattı ve içeri girdi. Daha önce konuştuğu öğretmenin yanına ilerledi.

"Minho, hoşgeldin. Bu isimliğin. 2. şubedesin." dedi adam isimliği uzatarak. Genç adam isimliğini aldıktan sonra tekrar eğildi ve öğretmenler odasından çıktı. Elindeki isimliği formasına taktı. Yanından geçen birini durdurup sınıfının nerede olduğunu sordu.

"Üst kattaki ilk sınıf." dedi çocuk. Minho teşekkür etti ve merdivenlerden yukarı çıktı. Sınıfına ilerledi. Sınıfa girince saçı hafif kıvırcık olan biri geldi, "Sen yeni öğrencisin, değil mi?" dedi. Minho kafasını sallayınca elini uzattı. "Ben sınıf başkanı, Bang Chan." Uzattığı eli tutarak "Bende Lee Minho." dedi.

Chan elini çekti ve çocuğun omzuna koydu elini. Diğer eliyle de bir sırayı gösterdi. "Orada İm Jae oturuyor, yanı boş. Oturabilir miyim diye sor oturmadan önce. Birşeye ihtiyacın olursa burdayım." dedi tane tane.

Minho kafasıyla onaylayarak gösterdiği yere gitti. Kızın kulağında kulaklık vardı ve dışarıyı seyrediyordu. Koyu kahve saçları omzuna geliyordu. Kızın omzuna dokundu, kız kulaklığının tekini çıkarıp 'ne var' dercesine baktı. "Buraya oturabilir miyim?" diye yumuşak bir ses tonuyla sordu. "Başka yer yoksa, evet." dedi ve kulaklığın geri taktı. Genç adam çantasını sıranın yanındaki askıya astı ve oturdu. Kıza baktı, biraz inceledi onu. Ellerinin hafifçe titrediğini gördü. Acaba onu rahatsız mı ettim, diye düşündü.

Konuşmak istemeyeceğini düşünerek çantasından bir defter ve kalemliğini çıkardı. Bir sayfaya "Seni rahatsız mı ettim?" yazdı ve kızın önüne itti. Jae kağıda bakıp "Hayır." dedi ve zoraki bir tebessüm sundu. Zilin çaldığını duyunca kulaklığını çıkarıp telefonunu kapattı. Minho elini uzattı ona "Ben Lee Minho, sen de İm Jae olmalısın?" dedi. Kız gergince gülümsedi ve onayladı onu. Kız elini tutmayınca elini yavaşça sıraya bıraktı.

Kız ayağa kalktı ve "Geçebilir miyim?" diye sordu. Minho ayağa kalkıp kenara çekildi. Kız önünden geçip Chan'in yanına ilerledi. "Chan, neden onu benim yanıma gönderdin? Benden rahatsız olduğu kesin." dedi kimsenin duymamasına özen göstererek. Chan kaşlarını çattı, "Hey saçmalama Jae. Senden rahatsız olduğu falan yok. Hem başka yer yoktu. Rahat ol, iyi birine benziyor." dedi, Jae gibi sessizce.

Jae "O senin yerine geçsin, sen benim yanıma gel. Olmaz mı?" diye sordu umutla. "Yengen görürse keser beni. Biliyorsun klasik Eun." diye cevapladı Bang. Eun, Chan'a karşı çok korumacı -kıskanç- olabiliyordu. Jae ve onun arkadaşlığını zar zor kabullenmişti.

Minho uzaktan onlara baktı, kız Bang Chan'ın yanında rahat gibiydi. Kızın geldiğini görünce ayağa kalktı ve kızın geçmesini bekledi. Ardından yerine tekrar oturdu. Onlar oturur oturmaz hocaları girmişti içeri. Bu sınıf öğretmenleri olmalıydı. Girer girmez hızlı hızlı konumaya başladı: "Evet, merhaba çocuklar. Sınıfımıza yeni bir arkadaş geldi. İsmi Lee Minho, Daegu'dan geldi. Onunla iyi geçinin. Şimdi derse geçiyoruz."

***

Öğle teneffüsü zili çalınca ayağa kalktı Minho. Chan'ın yanına ilerlerken Jae de aynı şekilde Chan'ın yanına gidiyordu. Chan'ın sırasına geldiklerinde Minho kıza "İlk sen." dedi. Jae teşekkür maiyetinde kafasını salladı. Chan'a döndü, "Yemeğe benimle geliyorsun değil mi?" diye sordu. Chan, Minho'yu gösterdi; "Ona sözüm var" dedi.

"Ama tek başıma gidemem." dedi kız yalvarırcasına. Minho anlamdıramadı, neden tek başına gidemiyordu ki? "Üçümüz birlikte inelim o zaman." dedi Chan ve izin istercesine ikisinde gezdirdi gözlerini. Minho kafasını sallayarak onaylarken Jae mırıldanarak peki, dedi. Chan ayağa kalkınca Jae hemen yanına geçti. Üçü birlikte yemekhaneye indiler. Yemeklerini alıp boş bir masaya geçtiler. Chan ve Jae yan yana otururken Minho da karşılarına geçti.

"Aslında eğlenceli biriyimdir," diye söze girdi Jae. "Sabah ki davranışım için özür dilerim. Her ihtimale karşı temkinli oluyorum." Minho, kızın gözlerine baktı fakat kız gözlerini kaçırdı hemen. "Sorun değil." dedi. Chan çubuklarını masaya bıraktı ve "Bazen hiç susmuyor hatta." dedi.

Yemeklerini bitirip sınıfa ilerlerlerken "Minho," dedi Chan. "Biz dans odasına iniyoruz, istersen sen de gel."  Minho dans sözcüğünü duyduğunda adeta gözleri parıldamıştı. "Dans etmeye bayılırım! Bende geliyorum." dedi heyecanla.

Dans odasına gelince Jae yere bağdaş kurdu. Chan ve Minho ise ikisinin de bildiği bir şarkıyı açıp senkronize şekilde dans etmeye başladılar. Kız, gözlerini Minho'ya çevirdi, onu incelemeye başladı. Yüzü çok güzeldi. Şu anlık kişiliğini kestiremiyordu. Ama onun dans becerilerine hayran kalmıştı. Utanmasa ağzı açık izleyecekti. O da bir gün böyle güzel dans etmek istiyordu.

Şarkı bittiğinde Minho kendini yere attı hemen. Chan gelip Jae'nin yanına oturdu. İkisi de nefes nefeseydi. Biraz soluklandıktan sonra Chan kıza döndü, "Seninle çalıştığımız şeyi deneyelim mi?" diye sordu. Jae mimikleriyle Minho'yu işaret etti, "O var." diye fısıldadı. Chan kafasını yana yatırdı ve "Hadi ama, birşey olmaz." dedi inatla. Kız korkarak kabul etti. Minho onu aşağılayabilirdi, dansı hakkında kötü şeyler söyleyebilirdi ve dahası.

İlk Chan ayağa kalktı ve elini kıza uzattı. Jae ondan destek alarak kalktı. Minho onların dans edeceğini anlayıp kenara çekildi. Bang müziği ayarlarken Minho Chan'ı izleyen kıza baktı. "Siz ikiniz çıkıyor musunuz?" diye sordu bir an gelen düşünceyle. Kız güldü ve "Hayır. Chan benim zor zamanlarımda yanımda olan bir arkadaşım." diye açıkladı.

Minho anladım derken kız kendi kendine söylendi: "Zaten kim benimle çıkmak istesin ki?" Minho bunu duyunca sormadan edemedi, "Neden böyle düşünüyorsun?" dedi kaşlarını çatarak. Kız şaşırdı ilk önce, ardından ise "Sevilecek bir yanım yok ki. Güzel değilim-" dedi. Minho onun sözünü kesti hiç düşünmeden, "Güzelsin." dedi kendinden emin bir sesle.

Kız ne yapacağını şaşırdı. Gözleri şaşkınlıkla büyürken kafasını Chan'a çevirdi hızla. Ya Minho onu garipserse, ya onun hayatında ilk defa iltifat aldığını düşünürse ya da çok egolu biri olduğunu düşünürse. Yine ihtimallerin arasında sıkışıp kalmıştı. Bu seslerle başa çakmak çok zordu. Elleri titremeye başlamıştı bile. Kriz geçirmemeyi umdu. "Chan, ben...gidiyorum." dedi ve hızla dışarı çıktı.

Chan onun arkasından baktı, Minho'ya döndü. "Ne oldu?" diye sordu. Minho zorlukla yutkundu. Onu rahatsız etmiş olabileceği düşüncesi korkuttu genç adamı. Minho açıkladı durumu: "Ben ona ikinizin çıkıp çıkmadığını sordum. Durumu açıkladı. Sonra kendi kendine 'biri beni neden sevsin' gibi birşeyler dedi. Ben bunu duyunca nedenini sordum. O ise sevilecek bir yanı olmadığını, güzel olmadığını söyledi. Bende, şey dedim... güzelsin dedim. Ama gerçekten arkadaşçaydı. Onu rahatsız etmek istememiştim..."

Chan, elini Minho'nun omzuna koydu ve desteklemek istercesine sıktı. "Rahatsız olduğunu sanmıyorum. Merak etme." dedi Chan. Sonra daha da rahatlaması için "Başka birşey olmuştur." diye yalan attı. Çocuğun yüzüne "Senin onu türlü türlü yargılayabileğin düşüncesine kapıldığı için gitmiş." diyemezdi tabii ki.
_______________
Evettt ilk bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz???
Hızlı ilerliyor gibi gelebilir ama öyle olmayacak (yani umarım)
Yorumlarınızı bekliyorum
Oy vermeyi unutmayın!!

~1043 kelime

Voices |Lee Minho|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin