30-İt's easy

673 76 66
                                    

180723
i'm yours -Isabel LaRosa

1 Eylül 10:30
Sınıfa girip bu büyük yeri inceldi. Fazla kişi yoktu ama az da değildi öğrenciler. Üniversiteye adımını Minho'yla beraber atmayı hayal etmişti hep, olmamıştı ama. Mezuniyette de birlikte olmayı bekliyordu olmamıştı o da. Hayat mı çok acımasızdı, yoksa kendisi mi?

Fazla kişinin olmadığı bir tarafa gidip oturdu. Minho'nun içeri girmesi için can atıyordu. O kapıya dikmişti bakışlarını, açılmasını ve Minho'nun içeri adımlamasını bekliyordu heyecanla. Kapı açıldığında tebessüm oluştu yüzünde, Seonghwa ve Minho geliyordu. Seonghwa gözünü etrafta gezdirirken bakışları Jae'nin üzerinde durdu, el salladı. Minho'yu çekiştirerek onun yanına ilerledi.

"Naber, Park?" dedi Jae önündeki sandalyelerde oturan gençlere doğru eğilerek. Seonghwa gülümseyerek arkasına döndü, "İyidir, seni tanışma etkinliğinde göremedim. Gelmedin mi?" dedi.

Jae, gözlerini ileriye bakan Minho'ya çevirdi, "Geldim." dedi. Minho'nun yutkunduğunu görebiliyordu. Seonghwa gülümsedi, "Geçen sefer söyleyemedim, saçların güzel olmuş." dedi eliyle onay işareti yaparken.

Minho, Jae'ye bakmamaya çalışıyordu. Çünkü bakarsa, saniyesinde affederdi onu. O kadar acıdan sonra gelip özür dilemek bu kadar kolay olmamalıydı. Onu da anlıyordu bir yandan, zordu yaşadıkları. Ama Minho da az yaşamamıştı. Kalbinde onu affetmişti bile, kendine yedirmek istemiyordu sadece. Kendini bu kadar kolaya vermesi zoruna gidiyordu.

Şu an burada Minho'ya sevgiyle bakabilmesini Changbin ve arkadaşlarına borçluydu. Onlar olmasaydı şu an depresif bir şekilde kulaklıkla etrafa korkutucu bakışlar atıyor olurdu.

Bir Hafta Önce
İşten çıkmış Yuqi ile buluşmak için yetimhaneye doğru yürüyordu. Minho'yu özlemişti, çok fazla. O an gözlerine gelip duruyordu. Bu da ağlamak istemesine sebep oluyordu, ne yapıyordu ki şu an?

İki kişinin kollarından tutup iki binanın arasındaki boşluğa çekmesiyle çığlık atacakken bir el ağzını kapadı. "Noona!" dedi o kişi. Jae gördüğü kişiyle rahatlamalı mıydı yoksa korkmalı mıydı? Kollarını arkasındaki ikiliden çekmeye çalıştı, "Seo, bırakın beni! Ne işler karıştırıyorsanız beni uzak tutun!" dedi sinirle. Jeongin ve Hyunjin kollarını bırakmıyordu. Kaçacaktı yoksa.

"Biz en başından olayım bu olduğunu bilseydik, önceden gösterirdik." dedi Changbin. Telefonundan bir video açıp Jae'ye doğurdu tuttu telefonu. Jae kaşlarını çatarak gözlerini telefona çevirdi. Gördüğü şeyle kaşları eski hâline döndü, spor salonunda Minho ve Jisung'un videosuydu.

Konuştuklarını dinlemeye çalıştı duyuluyordu çünkü, az geliyordu ses. "Sesini aç, Seo." dedi. Merakla izliyordu. Minho'nun yüzünü telefonundaki fotoğrafların dışında görmek değişik hissettirmişti. Duyduklarıyla ve Minho'nun, Jisung'u duvara sertçe yapıştırmasıyla gözleri far görmüş tavlan gibi açıldı. Minho, Jae'yi koruyordu. Fakat neden öpüşmüşlerdi?

Jisung'un söyledikleriyle gözleri deha da açıldı ve yaptığı şeyle gözleri kapandı bir iki saniyeliğine. Tekrardan o anı görmek acıtıyordu. Minho onu itmeye çalıştığında, Jisung daha da yanaşmıştı ona. Sonra kendisi giriyordu kadraja. Kendini koşarak çıkınca Jisung geri çekilip dudaklarındaki kanı siliyordu, ne yani Minho'nun dudağını mı ısırmıştı gitmemesi için. İğrençti. Minho ona bir yumruk atıp koşarak çıkıyordu. Sonra bir kaç patırtı sesi ve video bitiyordu.

Voices |Lee Minho|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin