7- job & dinner

1.2K 103 114
                                    

Aralık ayından hiç beklenmeyecek bir şekilde güneşli hava, okul bahçesinden neşeli bir şekilde çıkan ikiliye vuruyordu. "Ee, ne tarafa gidiyoruz?" diye sordu Jae gülerken. Minho gülümseyerek "Benim evime gidece-"
derken sözünü kesti Jae ona öldürücü bakışlarını atarken "Ben o eski flörtlerin gibi değilim yalnız, Lee Çapkın!" Minho kahkaha attı ve "Teyzemin bürosu yan binamız diyecektim. Ama illa da evime gelmek istiyorsan-" derken yine sözünü kesti Jae.

"MİNHO! Ben onu mu kast ettim, şerefsiz." birinin duyup duymadığını kontrol etmek için etrafa bakındı. Minho sinsice güldü ve "Eee ismimin hakkını vermeliyim değil mi? Lee Çapkın'ım ben sonuçta." dedi.

"Senin de mutluyken çenen düşüyormuş bunu öğrenmiş oldum." diye de eklenmeyi unutmadı. Her zamanki gibi elleri cebinde yürüyordu. Aralarında oluşan sessizlik sıkıcıydı. Jae hemen söze girdi, "Peki, konuştuğun kızlardan en sevdiğin hangisiydi? Soruya bak anasını!"

Minho düşünmeye başladı... En iyi anlaştığı kişi Jeon Soyeon'du, şüphesiz. Ama tam sevgili olma yolunda ilerlediklerinden... Kim Dahyun. "Yani şimdi şöyle ki, en iyi anlaştığım net bir şekilde Jeon Soyeon'du. Ancak sevgililik yolunda koştuğum tek kişi ise Kim Dahyun'du."

Jae'nin ağzı bir karış açık kalmıştı, bu soruya gerçekten cevap vermesini beklemiyordu. Jae'nin ifadesini görünce konuşmaya devam etti. "Ama mesela yakın zamandan biri var, güzelliği beni benden alıyor. Böyle görünce ne yapacağımı şaşırıyorum." Durdu ve Jae'ye baktı, gülümsedi. O yola bakıyordu. "İsmini hatırlayamadın mı, çokluktan?" diye lafını yapıştırdı Jae.

Saçlarını düzeltti "Yüzü gözümün önüne geldi de bir, ondan beynim uçup gitti. İm Jae ismi." dedi. Jae duyduğu şeyle yürümeyi bıraktı. İdrak edemedi, o iki saattir güzelliğini övdüğü kız kendisi miydi yani? Minho, Jae'nin durduğunu anlayıp durdu ve baktı ona. Jae yutkundu ve gözlerini kaçırdı. Minho ellerini cebinden çıkardı, "Ben rahatsız olacağını düşünmedim. Özür dilerim." yüzünden silinmişti gülümsemesi.

"Ah, hayır öyle değil. Sadece şey, şaşırdım." dedi durumu toparlamak için. Kalbinin ne kadar hızlı attığını önemsemeden onun yanına adımladı ve yürümeye devam etti.

"Bir daha sana çapkın demeyeceğim, çok fazla içine işliyor. Ben senin flörtün, Kim Dahyun ya da Jeon Soyeon değilim; hatırlatmak isterim." diye dalgayla konuştu Jae. Minho hâlâ gülmüyordu. Durdu, ona döndü ve kollarından tutup onu da döndürdü. "Bak, gerçekten rahatsız olmadım. Hatta teşekkür ederim iltifatların için. Sadece daha önce biri bana bu kadar iltifat etmemişti."

Minho durumu anlamıştı, sıra hınzırlıktaydı. Sinsice gülümsedi "Hoşuna gitti yani?" dedi ve kızı belinden tutup kendine çekti. Kalp atışları hızlanmıştı ikisinin de. Fark ettirmemeye çalışıyorlardı. Jae onu ittirip geriye çekildi. Yüksek çıkan sesiyle, sinirle konuştu. "MINHO! Cidden... Şerefsiz ayının tekisin! Bu konuyu açtığıma lanet girsin!"

Minho onun sinirli haline gülüyordu. Çok tatlıydı. Sonunda gülmeyi kesip "Haydi, içeri girelim. Geldik" dedi. Jae kıp kırmızı suratıyla kollarını önünde birleştirmiş Minho'yu takip ediyordu. Binaya girdiklerinde kollarını çözüp etrafı incelemeye koyuldu.

Asansöre binip 6. kata çıktılar. Asansör açılınca büronun ismi ve resepsiyon gözüküyordu. Resepsiyondaki görevli Minho'yu görünce konuştu, "Bay Lee, Bayan Jung sizi odasında bekliyordu." Minho gülümseyerek teşekkür etti ve ilerlemeye başladı. Çalışanların masalarının olduğu yerden düz giderken karşılarına bir kadın çıktı. 30'lu yaşlarındaydı, sempatik birine benziyordu.

"Teyze, merhaba. Sana bahsettiğim arkadaşım." dedi Minho. Jae, Minho'nun arkasından çıkıp eğildi ve "Merhaba." dedi. Kadın gülümsedi ona. Konuşmaya başladı: "Sen, Park Soojin miydin? Yok yok, Kook Min Jae? Ah, hayır hayır bildim; Jeon Soye-"

Voices |Lee Minho|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin