3- İn the dark

1.5K 177 85
                                    

Kulaklığı kulağında telefonuna bakan genç kıza baktı. Saat erkendi, sınıfta sadece üç kişi vardı. Bunlardan ikisi de Jae ve Minho'ydu. Kızın yanına oturdu ve çantasını yerine koydu. Selam vermeyi düşündü ama vazgeçti. Onun rahatsız olabileceğini düşündü. Önüne dönüp telefonuyla ilgilenmeye başladı.

Jae, kulaklığının tekini çıkarıp "Günaydın." dedi. Minho şaşırdı ilk önce, "Ah, sana da günaydın." dedi ve gülümsedi. Kız önüne döndü ve elleriyle oynamaya başladı, "Dün... benim yetim olduğumu öğrendiğin için benimle konuşmayacağının farkındayım. Yine de-" Minho kızın sözünü kesti ve "Ne, saçmalama! Böyle birşeyi kim düşünür ki?" dedi kızın masada olan gözlerine bakarak. Kız kafasını çevirdi ve Minho ile göz göze geldi. Hemen gözünü kaçırdı. "Çoğu insan benimle bir daha konuşmazdı bile. Özür dilerim, bunları konuşarak bile sıkıyorum seni." dedi.

Minho kızın çenesinden tutup kafasını kendine çevirdi, "Ben seni dinlemeyi seviyorum ama." dedi ve gülümsedi. Chan'in sınıfa girmesiyle Minho elini çekti. Yanlış anlaşılmak istemezdi.

Jae, Chan ile birşey konuşması gerektiğini hatırladı. Minho'dan kalkmasını rica etti. O kalkınca kız hemen Chan'ın yanına gitti. Minho da sırasına oturdu tekrar. Kız, Chan'e asker selamı verip "Günaydın Kaptan Bang!" dedi. Chan de aynı şekilde karşılık verince güldüler. Jae, Chan'in sırasının önündeki sandalyeye oturdu ve kısık sesle konuştu: "Şey, bir konuda fikrine ihtiyacım var. 9 gün sonra biliyorsun ki 18'ime giriyorum. Ve ben o lanet olası yerden gitmek istiyorum. Fakat nereye gideceğimi bilmiyorum. Ne yapmalıyım?"

Chan elini çenesine koydu ve düşünmeye başladı, "Hmm..." diye mırıldandı. "Eun'un evinde kalabilirsin. Seni seve seve kabul eder. Kirayı falan bölüşürsünüz." diye fikrini söyledi. Eun iyi bir insandı onu kabul edeceğinden şüphesi yoktu. Fakat Jae'yi rahat bırakmayan düşünceleri yüzünden bunu kabul edemezdi. Kafasını iki yana salladı. "Beni kabul eder biliyorum fakat, off hayır. Sadece içimdeki ses kabul etme diyor. Başka fikrin var mı?" dedi.

"Benim evimde kalabilirsin. Bir erkekle aynı evi paylaşmak seni rahatsız eder mi?" dedi Chris kısa bir süre daha düşündükten sonra. Chan'in yanında kendi olabiliyordu. Bu iyi olabilirdi. Fakat tek bir sorun vardı: Eun. "Olabilir, fakat Eun ne der?" dedi Jae. "Durumu açıkladığımızda anlayışla karşılayacaktır. İkimizin sadece arkadaş olduğunu biliyor." diye yanıtladı Chan. Bu konuşma yaşanırken sınıf neredeyse dolmuştu. Jae'nin oturduğu sıranın sahibi gelince Jae kalktı. Chan "Anlaştık o zaman?" dedi soru dolu. Jae kafasını salladı ve sırasına yöneldi.

Öğle zili çalınca sınıf anında boşalmıştı. Üçlü de yemekhaneye indiğinde Eun gelip Chan'e sarıldı. Bugün gelmişti demek. Minho ya doğru fısıldadı, "Sevgilisi." Sarılmaları bitince Jae'ye döndü ve selam verdi. Yanında gördüğü yakışıklı çocuğa şaşkınlıkla baktı ve "İm Jae, görüyorum da kedi olalı bir fare tutmuşsun. Tebrikler." dedi. Jae şaşkınlıkla baktı Eun'a. "Ha? Neyden bahsediyorsun? Beynim çalışmayı durdurdu." dedi.

Eun, Minho'yu işaret etti. "Sevgili yapmışsın." dedi mutlu mutlu. Jae gözlerini büyüterek bir Minho'ya bir Eun'a baktı, "Hayır, biz arkadaşız. Yani arkadaş olmaya çalışıyoruz diyelim." dedi. Kalbi çarpıyordu çok fena. Sözlerine devam etti, "Bu Minho. Yeni geldi sınıfa." Eun kocaman gülümsedi ve el salladı. "Ben de Cha Eun. Chan'in kız arkadaşıyım." dedi. Minho kafa selamı verdi ve "Memnun oldum." dedi.

Yemeklerini yerken güzel bir sohbete daldılar. Dördü de çok eğlenmişti. Yemekler bitince dans odasına indiler. Jae, Eun olduğu için dans etmeyeceki. Şu an Minho yanında oturuyor, Chan ve Eun ise dans ediyordu. Jae iyice sıkılıp ayağa kalktı. "Ben müzik odasına gideceğim." dedi ve kapıya ilerledi. Minho da peşinden kalktı ve "Ben de." dedi.

Müzik odasına gittiklerinde kız piyanonun başına geçti. Bir kaç notaya bastı. Minho ise onu izliyordu. Jae bir şarkı çalmaya başladı. Minho bu şarkıyı biliyordu. Bir anda gelen cesaretle eşlik etmeye başladı şarkıya. Jae şaşkınlıktan bir notayı yanlış bastı. Sesi çok güzeldi. Bu anı asla unutmamak istedi. Bir anda çalmayı bıraktı ve Minho'nun sesini dinledi maalesef ki bu iki saniye falan sürmüştü. Kız piyanoyu kapatıp Minho'nun yanına, yere, oturup sırtını duvara yasladı.

"Kendinden bahsetsene biraz." dedi Jae merakla. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Minho kıkırdadı ve anlatmaya başladı. "Gimpo'da doğdum. Daegu, Busan ve İncheon de yaşadım bir süre. Dans etmeyi, yemek yapmayı severim. Arkadaşlarımla konuşmayı severim. Fazla birşey yok şimdi sen de sıra."

"Ben çok sıkıcıyım ama neyse. Ben Seul'de doğmuşum. Sonra ailem vefat edince beni buradaki yetimhaneye getirmişler. Orda büyüdüm bir kaç okul gezisi dışında da şehir dışına çıkmadım. Bende dans etmeyi severim bunun yanında piyano çalmayı da çok severim. Chan ile konuşmayı severim. Demiştim sıkıcı."

Minho gülümsedi "Sıkıcı değil." dedi. Bir anda ışıkların kapanmasıyla etraf zifiri karanlık olmuştu. Müzik odası bodrum kattaydı. Buraya giren bir tane bile ışık hüzmesi yoktu. Jae hafiften ürkünce Minho'nun gömleğinin omuz kısmını tuttu. Bir yere gitmesin diye. "Telefonun yanında mı?" diye sordu genç adam. Jae "Hayır sınıfta bırakmıştım. Senin ki?" diye cevap verdi. "Benim ki burada ama köşedeki masanın üzerine koymuştum." dedi.

Minho kısa bir süre durdu. Sonra elini omzundaki elin üzerine koydu ve "Telefona bakacağım." dedi. Omzunu sıkı sıkı tutan eli yavaşça çekip ayağa kalktı. Jae ise Minho'nun elini tuttu sıkıca, "Beni bekle." dedi. Ayağa kalktı ve ellerini ayırmadan köşedeki masaya -olduğu kadar- ilerlemeye çalıştılar. Masaya varınca el yordamıyla masayı yokladı genç adam. Telefona ulaşınca hemen eline alıp feneri açtı. Yanındaki kıza doğru tuttu telefonu, kız gözleri kamaşınca ellerini yüzüne doğru götürdü. Hâlâ Minho'nun elini tuttuğunu fark ettiğinde elini bıraktı. "Yukarı çıkalım." dedi.

Koridora çıktıklarında bir tane bile öğrenci yoktu. Kız yine korkmaya başladı. Bu sefer belli etmemeye çalıştı, çünkü az önce rezil olmuştu. Minho kızın boştaki elini tuttu korkmaması için, "Eğer özel değilse birşey sorabilir miyim?" dedi. Jae, Minho'nun kendi elini tutmasıyla heyecanlanmıştı. "Sor." dedi sabit tuttuğu sesiyle. "Sabah Chan'ile ne konuştunuz? Baya ciddi görünüyordunuz." diye sorusunu yöneltti, biraz çekiniyordu açıkçası.

"Sanırım sana güvenebilirim." dedi ve durdu Jae. "9 gün sonra 18'ime giriyorum. Yetimhaneden çıkacağım. Çıktıktan sonra nerede kalacağımla ilgili konuşuyorduk." diye açıkladı.

Minho gözlerini kızdan çekmedi fakat Jae etrafa bakınıyordu, "Peki nerede kalacaksın?" diye sordu. Jae'nin yüzünü inceledi. Gözlerinden çekemiyordu gözlerini, her ne kadar Jae ona bakmasa da. "Chan'de." diye cevapladı Jae. En sonunda gözlerini Minho'nun gözlerine çevirdi. Minho şaşırmıştı, Chan'in sevgilisi vardı. Kız küçük bir nefes verdi, "Aklından geçtiğini biliyorum biz arkadaşız." diye açıklığa kavuşturmak istedi. "Ah, peki." diye mırıldandı Minho.

Jae önüne döndü ve yürümeye devam etti Minho onun elini bırakmadığı için peşinden Minho da yürümeye başladı.

Üst kata çıkınca gözleri kamaştı ikisinin de. Karanlığa alışmışlardı çünkü. Merdivenin yanında ki bir kaç kişi onlara değişik değişik bakıyordu. Jae ne olduğunu anlayıp hemen elini Minho'nun elinden kurtardı. "Ah, üzgünüm." dedi Minho kısık sesle. Jae önemsiz olduğunu belirtmek amaçlı kafasını iki yana salladı. Sınıflarına çıkıp içeri girecekleri sırada bir anons yapıldı:"Okulumuzda gerçekleşen elektrik kesintisi uzun süreceğe benziyor. Bu yüzden dersler iptal edildi. Fakat yarın herkes okula bekleniyor."

Minho'nun yüzünde güller açarken kızın suratı asıldı. Minho heyecanla Jae'ye baktı, onu görünce gülümsemesi düştü. "Hey, iyi misin?" dedi. Kız yalandan gülümsedi ve "Evet iyiyim." dedi. Yetimhane'ye erken gitmek onun için bir zulümdü. Ne kadar orada kalırsa o kadar fazla zorbalık çekerdi.

Sınıfa girip çantalarını topladılar. Ardından yavaş adımlarla okuldan çıktılar.
—————
Hâlâ hiçbir yorum yok :/
Okuyanda yok...
Kötü mü??
Biraz kırıldım açıkçası bunun sevileceğini düşünmüştüm oysaki
Neyse
Oy vermeyi unutmayınn♥️

Voices |Lee Minho|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin