Sevdiğinin Ölümü

140 20 15
                                    


Piyuvvv.
























"Taehyung" henüz kapısından girdiğim iş yerinde, beline önlüğünü bağlayan arkadaşımı görünce her ne kadar yüzüm olmasa da seslendim. Beni görünce gülümseyip yanıma geldi ve her zaman yaptığı gibi saçlarımı karıştırdı. Daha da suçlu hissetmiştim.

"Bugün tüm işleri sana yıkacağım, dün akşam uyuyamadım" daha fazla uzatmadan arka tarafa doğru ilerledi. Ne demem gerektiğini, nasıl davranmam gerektiğini, ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Elbette son olanlar hakkında konuşmak zorunda kalacaktık ve bundan korkuyordum. Ona nasıl davranmalıydım? Nasıl kalbini kırmamalıydım? Yoksa çoktan paramparça mı etmiştim kalbini?

Yapabildiğim tek şey derin bir nefes verip çantamı askıya asmak oldu. Bende arka tarafa doğru ilerledim ve önlüğü alıp boynumdan geçirdim. Belimden bağlamak için uğraşırken benim yerime iki el ipleri tuttu.

"Sen düzgün bağlayamıyorsun" Olduğum yerde kalakalmıştım. Bu Taehyung'un sürekli yaptığı bir hareketti ama şuan bana o kadar hassas hissettiriyordu ki, onu kıran ben değilmişim gibi kendim üzülüyordum. Bana eskisi gibi davranıyordu. Var olan tüm duygularını silmiş, bana hala en yakın arkadaşımmış gibi davranıyordu ve bu benim canımı yakmamalıydı. Aksine aramızda bir sorun olmadığı için sevinmeliydim ancak yapamıyordum. Kendimi suçlu hissetmeden duramıyordum.

"Hadi, bugün bulaşıklar senin" ellerini omuzlarıma çıkartıp hafifçe sıktı ve beni tezgaha doğru ilerletti. Canım yanıyor ve kalbim sızlıyordu. Yıllarca arkadaşım olarak bildiğim kişi için bu kadar canımın yanacağını, kalbimin sızlayacağını, onun duygularını fark etmeden paramparça edeceğimi bilseydim kesinlikle kendimi geri çekerdim. Ona fark etmeden olsa bile umut vermezdim, onun kalbini kırmamak için çabalardım, onun gözlerine bana ne hisle baktığını anlamak için bakardım, görmeye çalışırdım duygularını ve eğer görürsem de kalbini kırmamaya çalışırdım.

"Taehyung" seslenişim ile bana döndü ve gülümsedi. Her zamanki gülümsemesi vardı suratında fakat benim canımı yakıyordu.

"Konuşmayacak mıyız" gözlerimin içine bakmaya devam etti ve gülümsemesini yüzünden silmedi. Anlamak istiyordum ve her şeye bir açıklık getirilmesini istiyordum. Bu şekilde devam edemezdik. Benden başkasına karşı bir şeyler hissetmeliydi ve bende rahatlamalıydım. Onu kırmadığımı söylemeliydi bana ki bende acı çekmemeliydim. Onu başkası ile mutlu görmeliydim ki onun adına sevinmeliydim.

"Neyi konuşmalıyız?" bilmemezlikten geliyor ve sadece bana bakıp gülümsüyordu.

"Duygularını" bana doğru birkaç adım attı ve eli yavaşça saçlarıma doğru uzandı. Kaskatı kasılmış bir şekilde saçlarımı izleyen gözlerine bakıyordum ve berbat hissediyordum. Biz böyle değildik, biz sadece arkadaştık, biz birbirimize başka gözle bakmazdık. Fakat şuan saçlarıma bakarken bile o kadar yoğundu ki bakışları, sanki tüm çekim kuvvetleri üzerimde uygulanmış ve beni eziyormuş gibi hissettim. Aşk dolu bakmıyordu. Gözlerinde parıltı da yoktu. Sadece acı, hüzün ve yoğun bir özen barındırıyordu gözleri. Sürekli baktığım ama hiçbir şey görmediğim gözlerinden çok daha farklıydı ve canımı yakıyordu.

"Duygularımın" parmakları saçlarımın arasında dağıldı ve bir tutamını kulağımın arkasına doğru sıkıştırdı. Bakışları saçlarımdan ayrılıp gözlerime doğru kaydı ve birkaç adım daha attı bana.

"Bir anlamı mı var Jimin?" kendimi geri çektim. Gülümsemesi tekrar dudaklarına yerleşmişti ve onun yüzüne ilk kez bu kadar dikkat ediyordum. İlk kez gerçekten yakın olduğumuzu hissediyordum. Yanlıştı. Beni sevmesi yanlıştı, benden karşılık beklemesi yanlıştı. Biz tamamen yanlıştık.

My Sky |yoonmin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin