okumakta endişe ediyorsanız etmeyin sonu angst değil.
Berbat hissediyordum.
Hissettiğim ve yaşadığım şeylerin tek açıklaması, sonuçlarınında bana berbat hissettirdiğiydi. Taehyung ile işe gitmemiş, bir bankta oturmuştuk. Elimde ki su şişemi sımsıkı kavramış ve yola odaklanmış boş boş bakmakla yetiniyordum. Yapabileceğim ya ada elimden gelen ne vardı ki? Bizim hakkımızda, onun hakkında, kendi hakkımda diyecek en ufak bir sözüm bile kalmamıştı.
Eskiden huzur bulduğum kolları, gözlerinde ki bakışları, elleri, bedeni şuan tamamen bana yabancı ve korkulu rüyamdı. Bunu istememiştim. Buna bende sebep olmamıştım. Hikayemizin, birbirimize karşı olan sevgimizin bu şekilde sonlanmasını istememiştim. Suçlu ben değildim.
Ancak tüm suçlu da bendim.
Benimdi tüm hata. Nasıl birisi olduğunu bilmeden aptal gibi ona güvenmiştim. Sevmiştim. Küçük kalbime onun büyük ruhunu sığdırmış, kendi ruhumu dışarı atıp öldürmüştüm ve tamamen onun için yer açmıştım. O bana yetişti, benim için her zaman gözümde fazla bile görünmüştü. Bana her zaman yeterdi. Eski Jimin'in düşünceleri bunlardı ve ben o aptal küçük Jiminden kurtulamamıştım. Nereye gidersem gideyim; ne yaparsam yapayım, her hareketimde, her konuşmamda, her adımımda her zaman benime birlikte olmaya devam etmişti o minik Jimin. Kalbinde tüm ona yaşatılan şeylere rağmen biricik Yoongi'sini saklıyordu o küçük Jimin. İmkanım olsa kendi eski halimin suratına bağırıp sen aptalsın demek isterdim. Onu yok edip tüm yaşadığı şeyleri hafızasından silmek isterdim. Biriciğini kalbinden acımadan söküp çıkarmak isterdim.
Fakat ben o Jimindim. Acınası haldeydim değil mi?
Kendimle yüzleşemeyecek kadar korkak birisiydim ben. Aynada kendi yüzüme bakacak en ufak bir cesaretim yoktu benim. Yapamazdım; kendimi silemezdim.
Ben Yoongi'nin gökyüzü olan küçük Jimindim. İçi kan ağlayan, acınası bir gökyüzüydüm.
Beni, küçüklüğüme rağmen, gökyüzüm olarak nitelendiren adamın küçüğüydüm ben. Onun dünyasını kaplayan gökyüzüydüm.
O gelir savurur, yıkar, kırar, döker, paramparça ederdi ve ben küçük küçük dikerdim oraları. Bizim ilişkimiz sürekli böyle geçmişti. Karşıma geçmiş göğsüme vurmuş; kalbime kendisini ilmek ilmek işleyip kazımıştı. Bende ona inanmıştım.
Benim tanıdığım, beni gerçekten seven Yoongi asla bana vurmazdı fakat o beni o depoda öldüresiye dövmüş, göğsüme vurup ilmek ilmek kazıdığı ismini, sevgisini, hislerini kazımak istemişti.
"Daha iyi misin" Elini sırtıma koyup yavaşça sıvazlamıştı yakın arkadaşım. Onun elleri değildi. Onun elleri iki taneydi; bir beni sevmek için kullandığı elleri, iki beni öldürmeye çalışmak için kullandığı elleriydi. Sırtımda ki eller Yoongi'ye ait değildi.
"İyiyim." İyiydim. Ben her zaman iyiydim. İyi olma kavramı ne demekse ben tamamen oydum. İyiydim.
"Taehyung" boş bakışlarımı izlediğim yoldan çektim ve arkadaşıma çevirdim. Bir şey olmuş gibi endişelenip bana baktı. Çok şey olmuştu fakat hiçbir şey olmamıştı "Ben aptalım değil mi" diyemedi. Sen aptalsın Jimin kelimeleri dudakları arasından çıkmadı ve sadece ağlayan bana bakmakla yetindi. "Taehyung ben çok seviyorum" beni hızla kendisine çekip kollarının arasına almıştı tekrardan, susturmak istercesine kafamı göğsüne bastırdı ve kulağıma çenemi kapamamı söyledi. Söylememe izin vermedi çünkü bunun beni yıkacağını biliyordu, paramparça edip kül edeceğini, eskiye dönüp tekrardan dibe çökeceğimi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Sky |yoonmin|
Fiksi PenggemarKüçük olan titreyen ellerini yavaşça kucağında oturduğu adamın yaralarına merhem olmak için kullandı. Kendi bedeninde ki yaralar henüz kapanmamışken; ağlayarak sevgilisinin patlamış dudağını temizliyordu. Sevgilisi uzun kemikli elini kucağın da ki g...